• Cancel
    Filter
Filter

MÜZELİK ESERLER MÜZAYEDESİ | 32

Arthill Müzayedeleri, Türk İslam Sanatı Uzmanı Müzeolog Dr.Zübeyde Cihan Özsayıner direktörlüğünde konusunun en değerli uzman ve otoritelerinin ekspertiz ve katkıları ile hazırlanmakta, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Ayasofya Müzesi, Türbeler Müzesi, Vakıflar ve Askeri Müze uzmanlarının onayı ile gerçekleşmektedir.

Eserlere pey vermek ve "Online Canlı Müzayede"ye katılmak için web sitemiz üzerinden üye olunuz. Eserler ile ilgili olarak +90 538 833 1391 no'lu telefondan bilgi alabilir, ayrıca randevu oluşturarak The Ritz-Carlton Residence'daki adresimizde koleksiyonu yakından inceleyebilir ve uzmanlardan bilgi alabilirsiniz.

Müzayedelerimizde uygulanan komisyon oranı %15, KDV oranı ise %20'dir. Ödeme süresi müzayede bitiminden sonra "7" (yedi) iş günüdür, ödemelerde o günkü "TCMB" döviz kuru esas alınır. Açık arttırma sonrası "SATIŞ İPTALİ, CAYMA HAKKI, veya ALIMDAN VAZGEÇME" söz konusu değildir, cezai şart olarak %30 aracılık hizmeti uygulanır.

Lot: 51 » Tablo

LEONARDO de MANGO (1843-1930)

"The Muezzin"

İmzalı. 1919 tarihli. Kontrplak üzeri yağlıboya.

Provenans: Bonhams Müzayede Evi, Londra / 17.12.2008, Lot 109

Referans: E.Benezit Cilt:7 Sayfa:140

Ölçüler: 24 x 17.5 cm.

İtalyan oryantalist, 1862'de bir desen yarışmasında birincilik ödülü kazandıktan sonra Napoli Akademisi'ne girdi. 8 yıl süren eğitim döneminde Mancinelli, Dominico Morelli gibi önemli hocalardan dersler aldı.1867'de ikinci kez desen dalında büyük ödül kazanan sanatçı bilgisini genişletmek ve yeni yerler tanımak amacıyla dönemin moda eğilimleri doğrultusunda Doğu ülkelerine seyahate çıktı. 1874'te Beyrut'a yerleşti.9 yıl burada kalan sanatçı birçok portre, peyzaj ve dini konulu kompozisyonlar yaptı. Mango Mısır ve Trablus'a da gitmiş, Kahire, Nil Nehri, çöl, vaha ve tarihi kalıntılar konulu Afrika'nın ışıklı mistik atmosferlerini yansıtan resimler yapmıştı.

 

Leonardo de Mango 1883'te İstanbul'a gelmiş ve ölümüne kadar kısa birkaç yolculuğunun dışında burada yaşamıştır. Gezgin yabancı ressamlar gibi (Bello, Valeri, Fausto Zonaro) Mango'nun da İstanbul'a olan hayranlığı gerçekleştirdiği tablolarda görülür. Genellikle şeffaf boya katmanlarından oluşan eserlerinde belgesel arayış belirgindir. Kümeler halinde resmedilen figürlerinde etnografik özelliklere titizlikle uyulmuştur. İstanbul'un günlük yaşantısını yansıtan Bayramyeri, Dilenci vb resimlerinin dışında Fener, Eyüp, Adalar, Göksu gibi çok sayıdaki peyzajı İstanbul'da yaşayan yabancıların ilgisini çekmiş ve çoğu döneminde satılmıştır. Yirmiden fazla eserini de İstanbul'daki İtalyanların kurduğu Societa Operiaia'ya hediye etmiştir. Büyükada'dan Deniz Görünümü adlı resmi Roma'da Chigi Sarayı için alınmıştır.

Details
Lot: 55 » Tablo

ÉTIENE JEURAT EKOLÜ (18.YÜZYIL)

“Turquerie Sanatı”

Tuval üzeri yağlıboya. Boppe’un “Türk Ressamları” olarak adlandırdığı Étiene Jeurat’ın da aralarında bulunduğu sanatçı grubunun yaptığı nadir eserlerden. Benzer örnekleri İstanbul “Pera Müzesi” ve Belçika “Musée Groesbeeck de Croix”da bulunmaktadır.

18.Yüzyıl’da, 15.Louis’nin gözdeleri Madame Pompadour ve Barry Düşesi Madame de Barry başta olmak üzere, Paris’li soylular ve Avrupalı ileri gelenler Türk kıyafetleri içerisinde iç mekan detaylarına önem vererek “Saz, Pala ve Lüle” gibi aksesuarlar ile Osmanlı tebaası gibi dönemin önemli ressamlarına pozlar vermişlerdir. Bu önemli belgesel özellik ile günümüze çok az sayıda “Turquerie” tablo intikal etmiştir. 1721 yılında Osmanlı Elçisi Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin Paris’e gönderilmesi ile özellikle Fransa’da başlayan ve 18.Yüzyıl boyunca öteki Avrupa merkezlerine de yayılan “Turquerie Sanat Akımı”nın yüksek kıymette, ele geçmez koleksiyonluk bir şaheseridir.

Referans: Turquerie 18.Yüzyılda Avrupa’da Türk Modası / Haydn Williams, 2015 YKY

Ölçüler: 90.5 x 84.5 cm.

18.yüzyılda özellikle Fransa’da başlayan ve öteki Avrupa merkezlerine de yayılan Türk modasına “Turquerie Akımı” denmiştir. 1721 yılında Osmanlı Elçisi Yirmisekiz Mehmed Çelebi Paris’e gönderilmiş, elçilik heyeti ve muhafızlarının görkemli giyim kuşam ve koşum takımları içinde şehre girişleri Paris’lileri büyülemiştir. 1740’ların başında ise Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin oğlu Said Efendi’nin Paris’e elçi olarak atanması Fransızların bir defa daha Osmanlı’nın görkemine tanık olmalarına sebep olmuştur. Aslında Avrupa’lıların Doğu’yu tanıma merakını çok eski yüzyıllara götürmek mümkündür. Başta 15.Louis’nin (1715-1774) gözdeleri Madame Pompadour ve Barry Düşesi Madame de Barry olmak üzere Paris’li soylular ve ileri gelenler sanatçılara Türk giysileri içinde kendi portrelerini yaptırmışlardır. Balolarda Türk kıyafeti giymek, Türk kıyafetiyle portre yaptırmak dönemin yaygın modaları hâline gelmiştir. O dönemlerde Avrupa’da yapılan düğünlerde bile, Osmanlı izlerini görmek mümkündü. 1719’da Avusturya sarayından Maria Josepha ile evlenen Saksonya Prensi Friedrich August, düğünü için aynı boyda güçlü 315 kişiyi vazifelendirir. Bu gençler ‘moustache a la Turque’ yani Türk bıyığı bırakacak ve düğünde yeniçeri kıyafeti giyip, mehter eşliğinde de yürüyeceklerdi. Ayrıca yemekler, hilâl şeklindeki masada yine Osmanlı kıyafetindeki hizmetliler tarafından servis edilmişti. Osmanlı elçisinin de davetli olduğu düğünde gelin Dresden yakınlarında yine Türk eserleriyle süslenmiş bir gemiden alınıyordu. Bu moda akımı içinde Kral Louis ve diğer soylular ile zenginler ressamlara Doğu konulu tablolar ısmarlıyorlardı. Doğu’ya giden gezgin ve görevliler Türklere ve Türkiye’ye ait anı ve resimlerini yayınlayarak “Turquerie” modasının geniş kitlelere yayılmasını sağlamışlardır. İsviçre’li ressam Jean-Etienne Liotard 1738 yılında İstanbul ve İzmir’de bulunmuş, özellikle Türk kadınlarının resimlerini yapmış ve bundan ötürü de Avrupa’da “Peintre Turc / Türk Ressamı” ünvanını almıştır. Şüphesiz bu akımın önemli bir bölümünü de tabloların yanı sıra evleri süsleyen biblo ve heykelcikler / figürler oluşturmakta idi. Unutulmamalıdır ki her dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun hayranlık uyandıran gücü ve zenginliği, tüm dünyada Osmanlı Pazarı’na ve Osmanlı Sarayı’na özel birçok sanat eseri üretilmesine sebep olmuştur.

Details
Lot: 58 » Tablo

FAUSTO ZONARO (1854-1929)

“Ressam-ı Hazret-i Şehriyari”

İmzalı. Portre. Kağıt üzerine karışık teknik.

Provenans: Casa d'Aste Capitolium, Rome, Italy/ 22.09.2014, Lot 88

Referans: E.Benezit. Cilt: 10 Sayfa: 917

Ölçüler: 39 x 27 cm.

Fausto Zonaro, İtalya Padova-Masi'de doğdu. 1891 yılında oryantalist bir tutkuyla merak ettiği İstanbul’a geldi. Fausto Zonaro, İstanbul’daki ilk günlerinde küçük boyutlu manzaralar, kent yaşamından sahneleri gösteren tablolar yaptı ve bunları Pera'lı bir tacire satarak geçimini sağladı. Teşrifat Nazırı Münir Paşa tarafından Yıldız Sarayı'na davet edildi ve burada Osman Hamdi Bey ile tanıştı. Fausto Zonaro, Münir Paşa'ya eserlerini II. Abdülhamit'e göstermek istediğini belirtti ve isteği yerine getirildi. Sultan II.Abdülhamid Han tarafından Mecidiye Nişanı'na layık görüldü ve "Ressam-ı Hazret-i Şehriyari", yani "Saray Ressamlığı" ünvanına sahip oldu.

Details
Lot: 59 » Tablo

IVAN KONSTANTINOVICH AIVAZOVSKY (1817-1900)

"Ressam-ı Hazret-i Şehriyari"

İmzalı. Kağıt üzeri karakalem. Sertifikalı.

Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve Sultan II.Abdülhamid Han tarafından “Saray Ressamı” olarak himaye edilmiş, dünyada Romantizm akımının en güçlü temsilcilerinden sayılan Aivazovsky’nin koleksiyon değeri yüksek nadir ele geçen yapıtlarındandır.

Sertifika: Eserin, Yüksek Ressam Restoratör Bayram Karşit tarafından verilmiş sertifikası mevcuttur.

Referans: E.Benezit / Cilt: 1 Sayfa: 87

Ölçüler: 22 x 26 cm.

Osmanlı sultanları tarafından saray ressamı olarak himaye edilmiş Aivazovsky’nin adında yer alan “Konstantinovich” lakabı şüphesiz onun İstanbul’da ve Osmanlı Sarayı’nda yaptığı resim çalışmalarını belirleyen bir takı olmalıdır. Dünya çapında şöhrete ulaşmış sanatçının hayatı boyunca kazandığı başarılardan bir kısmı kronolojik olarak şu şekildedir.  1837 yılında altın madalya, 1842’de Paris Akademi Konseyi tarafından altın madalya, 1844’de St.Petersburg Akademi üyeliği ve Rus Donanması Resmi Ressamlığı görevi, 1857’de Sultan Abdülmecid tarafından 4.derece Osmanlı Nişanı, 1857’de III.Napoleon tarafından Legion d’Honneur, 1884’de Sultan Abdülaziz tarafından 2.dereceden Osmanlı (Osmaniye) Nişanı, 1887’de İmparatorluk Akademisi Başkanı Grandük Vladimir Alezandrovich tarafından özel bir altın madalya, “Akademi Onursal Üyesi” payesi ve 2.derece Saint Vladimir madalyası, 1888’de Sultan II.Abdülhamid tarafından 1.dereceden Osmanlı Nişanı, 1890’da Sultan II.Abdülhamid tarafından 1.derece Mecidiye Nişanı, I.Nicholas’ın kızı Kraliçe Olga Nikolaievna tarafından Würtemberg Madalyası, Saint Alexander Nevsky şeref rütbesi, İmparatorluk Akademisi madalyası ve 5 Avrupa Akademi üyeliği…  Ayvazovski’nin eserlerinin büyük bir kısmı St. Petersburg, Moskova ve Erivan devlet müzelerinde, Türkiye’de ise Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Deniz Müzesi, Askeri Müze, Sakıp Sabancı Müzesi, Fener Rum Patrikhanesi ve İstanbul Kumkapı Ermeni Patrikhanesi koleksiyonlarında yer almaktadır. 1817 yılında Kırım yarım adasının Feodosia kentinde doğan, Osmanlı uyruklu Ermeni bir ailenin oğludur. 1833’te 16 yaşında iken Çar I. Nikolay’ın emri ile St.Petersburg Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim öğrenimine başladı ve 1836’da akademiden mezun olarak devlet tarafından Avrupa’ya gönderildi. Henüz 25 yaşındayken uluslararası üne kavuştu. 1845 yılında donanmaya resmi sanatçı olarak kabul edildi. 1847’de St.Petersburg Akademisi profesörü oldu. Çar’ın yakın desteğini alan sanatçı bir yandan da ona Avrupa ve Amerika yolculuklarında eşlik etti. Papa 16. Gregory’nin ‘Kaos’ adlı resmini Vatikan için satın alması, bir Rus ressamın batı sanatı çevrelerinde kazandığı başarı, Rusya’nın Batı uygarlığının akışına dâhil olma sürecinde özellikle önem taşımakta idi. Aivazovsky, Rusya’nın batı kültürüne armağan ettiği uluslararası düzeyde ilk ressam olarak Rus Sarayı tarafından desteklendi ve yaşamı boyunca saygınlığını korudu. Aivazovski’nin Rus İmparatorluğu’nun askeri ve siyasi elitleriyle yakın bağları vardı. 1845’te geldiği İstanbul’da Sultan Abdülmecit tarafından Beylerbeyi Sarayı’nda kabul edildi. 1845-1890 arasında İstanbul’a toplam dört ziyaret yaptı. 1874’teki ziyaretinde Mimarbaşı Sarkis Balyan’ın Kuruçeşme Adası üzerinde bulunan ikametgâhında bir ay kadar misafir olarak Sultan Abdülaziz’in Dolmabahçe Sarayı için sipariş ettiği tabloları hazırladı. 1890’daki son ziyaretinde Sultan II. Abdülhamid’in huzuruna kabul edilerek padişaha iki tablosunu hediye etti. Başarılı kariyeri boyunca kazandığı fonlarla memleketinde bir sanat okulu ve galeri açan sanatçı, Avrupa ve Amerika’da sayısız kişisel sergi düzenlemiştir.

Details
Lot: 60 » Tablo

HALİD NACİ (1875-1927)

“Boğaziçi Rumeli Hisarı”

Eski Türkçe imzalı. Hicri 1317 tarihli. Peyzaj. Tuval üzeri yağlıboya.

Referans: Türk Ressamları Hayatları ve Eserleri / Sayfa:118

Ölçüler: 65 x 46 cm.

Halid Naci, 1875’te İstanbul’da doğdu. Henüz ilk mektepte iken devamlı resim yapması ve resim sanatına olan yeteneği ile dikkat çekti. Bahriye Mektebi’nde eğitimine devam ederken yaptığı resimler öğretmenleri tarafından beğenildi ve daima destek gördü. Okul müdürü tarafından zamanın Bahriye Nazırı Hüseyin Hüsnü Paşa’nın portresini yapmaya teşvik edildi. Karakalem tekniği ile yapılıp Paşaya takdim edilen portreyi Hüseyin Hüsnü Paşa çok beğendi. Daha sonra Sultan Abdülhamid Han’ın karakalem portresini yaptı ve Sultan’a takdim etti. Bunun üzerine Sultan Abdülhamid Han tarafından özel bir irade çıkarılarak izinli askeri öğrenci statüsünde Sanay-i Nefise Mektebinde resim eğitimine başladı. Sultan’ın emriyle yetiştirilmek üzere Sévres Porselen Fabrikası’na gönderilmiş dönüşünde ise 1894 Kasım ayından itibaren Yıldız Çini Fabrika-i Hümayun’da baş ressamlık görevine getirilmiştir.

Details
Lot: 61 » Tablo

İBRAHİM ÇALLI (1882-1960)

“Topkapı Sarayı, II.Avlu Divan Meydanı”

İmzalı. 1960 tarihli. Mukavva üzeri yağlıboya. Sertifikalı.

Sertifika: Eserin, Yüksek Ressam Restoratör Bayram Karşit tarafından verilmiş sertifikası mevcuttur.

Referans: E.Benezit Cilt: 2 Sayfa: 463

Ölçüler: 34 x 42 cm.

1882 yılında Denizli’nin Çal kasabasında doğdu. 1906-10 yılları arasında Sanay-i Nefise Mektebi’nde öğrenim görmüş, ertesi yıl devlet tarafından Paris’e yollanarak Fernand Cormon’un atölyesinde eğitim görmüştür. 1914 yılında yurda dönen sanatçı Sanay-i Nefise’de hocalığa başlamıştır. Çallı burada tam 33 yıl boyunca sayısız öğrenci yetiştirmiştir. Çallı, 1917 yılında kurulan Şişli Atölyesi’nde de görev alarak, burada ürettiği yapıtlarla Viyana Sergisi’ne katılmıştır. Çallı ve arkadaşları Türkiye’ye Fransız İzlenimcileri’nin yoğun etkilerini getirmişler ve Çallı Kuşağı olarak adlandırılan 1914 Kuşağı sanatçılarının öncüleri arasında yer almışlardır. Sanatçının canlı, parlak renkler ve serbest fırça vuruşlarıyla yaptığı manzaralarında, özellikle manolyaları, gülleri ve meyveleri işlediği natürmortlarında, portre ve çıplaklarında bir duyumsallık söz konusudur. Bu özelliği, onun bir gözlemci olmaktan çok, nesneyle kaynaşıp bütünleşen bir yapıya sahip olduğunu gösterir.

Details
Lot: 62 » Tablo

HAYRİ ÇİZEL (1891-1950)

“Osmanlı Beyzade”

Eski Türkçe imzalı. Hicri 1325 tarihli. Tuval üzeri yağlıboya.

Referans: Türk Ressamları Hayatları ve Eserleri / Sayfa: 218

Ölçüler: 35 x 24 cm.

Asıl adı Hasan Hayrettin Çizel’dir. İlkokulu ve ortaokulu Dimetoka’da okuduktan sonra Edirne İdadisi’ni bitirdi. Hasan Rıza Bey’den (Şehit Hasan Rıza) resim öğrendi. Hocası gibi savaş ve kahramanlık konularını içeren kompozisyonlar üzerine yoğunlaştı. Sanayi-i Nefise’de Adil Bey’in yanı sıra Warnia Zarzecki ve Valery’den resim dersleri aldı. 1914’te Akademi’yi bitirince Çanakkale savaşlarına katıldı. Bu yıllarda Çanakkale ve çevresinden krokiler çizdi, suluboya resimler yaptı. Devlet adına Almanya’ya gönderilen sanatçı, Hofmann’ın atölyesinde çalıştı. Dönüşünde İstanbul’da Şark Sanayi-i Nefise Atölyesi adında bir yer açtı. İstanbul’daki orta öğrenim kurumlarında resim öğretmeni olarak uzun yıllar görev yaptı. Tarihsel temaları işleyen resimlerinden sonra, bütün çabasını peyzaj resmi üzerinde yoğunlaştırmış olan Hayri Çizel’in sanatı, 1914 kuşağı ressamlarının izlenimci paletine yakındır.

Details
Lot: 66 » Gümüş

OSMANLI “HANKİYAN” USTA İMZALI VAN İŞİ GÜMÜŞ TABAKA

Osmanlı. Sultan Mehmed Reşad Han (1909-1918) dönemi. Gümüş. Eski Türkçe (Osmanlıca) ile “Van” ve “Hankiyan” usta damgalı. Üst seviye kazıma (grave) ve kalemişi tekniği ile mektup zarfı formunda tasarlanmış, kapağına merkezde Sultan V.Mehmed tuğralı “Osmanlı Posta Pulu” ve H.913 tarihli Eski Türkçe (Osmanlıca) ve Türkçe “Van” ibareli bir madalyon tatbik edilmiş, stilize floral tezyinatlı. Altın vermeyli. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın ele geçmez nadirlikte ve kıymette koleksiyonluk bir örneğidir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 98.sayfasında yer almaktadır.

Ölçüler: 5.5 x 8 cm.
Ağırlık: 78 gr.

Tütün,1500 yıllarında Antiller’den İspanyol gemicileri vasıtasıyla İspanya'ya ve oradan Avrupa'ya yayılmıştır. Anadolu'ya ise Osmanlı İmparatorluğu zamanında (1605) Venedikli tüccarlar tarafından sokulmuş ve kullanılışı kısa bir zamanda yayılmıştır. Tütün bitkisi, kurutulmuş yaprakların yakılması ile ortaya çıkan dumanın içe çekilmesi veya tozlarının enfiye halinde buruna çekilmesi veya özel işlem görmüş yapraklarının çiğnenmesi suretiyle kullanılırdı. Osmanlı döneminin en parlak zamanlarına denk gelen dönemlerde tütün daha sonra kahve ile olan kardeşliğini pekiştirmiş ve sosyalleşme yerleri olan kahvehane/kıraathanelerin de yaygınlaşmasında ve günümüze kadar uzanan hükümet devlet indirip çıkarma mekanları olarak Osmanlı toplumunda iletişim zeminini de hazırlamıştır. Bir anlamda doğudan kahve Batıdan tütünle oluşturulan bu harika sentez Osmanlıda zirve yapan hazlardan sadece ikisini oluşturmuştur. İlk kahvehaneler Kanuni döneminde açılmıştır. Osmanlı’nın tütüne olan ilgisi kuşkusuz döneminde tütün tabakaları, nargile, ağızlık ve lülelerin özel olarak Osmanlı zevkine uygun yeni formlar ve tasarımlarla üretilmesi ve kullanılması ile kendi sanatkârlarını, modasını ve sanat eserlerini yaratmıştır.

Details
Lot: 75 » Gümüş

OSMANLI 18.YÜZYIL LİTÜRJİK GÜMÜŞ TAS

18.Yüzyıl. Osmanlı, Balkanlar. 1777 tarihli. Ustası “Giakos”, sahibi “Giannhs Karakostas”. Repoussé (kabartma), grave (kazıma), kalemişi ve dövme tekniği ile üst seviye işçilik kalitesinde imal edilmiş. Omphalos’unda kafası 360° haraket eden Tanrıça Artemis’in kutsal hayvanı “Kyreneia Geyiği / Kyrenitis” figürü yer almakta, etrafını Yunanca ve Slavca karışık “ΤΟΎΤΙ ΚΟΥΠΑ ΕΝΕ ΤΟΥ ΓΙΑΝΗ ΤΟΥ ΚΑΡΑΚΟΣΤΑ ΓΙΑΚΟΣ ΤΗΝ ΕΧ ΣΤΟΡΗΜΕΝΙ 1777+” / “Bu kupa GIANNHS KARAKOSTAS'a (Siyah Kostas) aittir, GIAKOS bunu -1777 yarattı" şeklinde 2 farklı dialekte ve mix yazıma sahip anlaşılması zor bir metin çevrelemekte. Bordürün dışı “Seraphim” melekleri ile zenginleştirilmiş Bizans İmparatorluğu’nun simgesi çift başlı kartal figürü ve farklı hayvan tasvirleri tatbik edilmiş stilize madalyonlar ile çevrili.

“Agios Konstantinos / Aziz Konstantin”e hürmeten, muhtemelen “Ioannina / Yanya”lı bir usta tarafından yapılmış. Fevkalade kondisyonda. Emsalleri müze koleksiyonlarında yer alan yüksek kıymette ele geçmez koleksiyonluk eserdir.

Referans: Sadberk Hanım Müzesi (Parıldayan Hatıralar) Brigitte Pitarakis, Christos Merantzas

Çap: 12.5 cm.
Ağırlık: 186 gr.

“Omphalos’un da geyik figürü bulunan benzer bir tas İstanbul Sadberk Hanım Müzesi’nde envanter 15698-M.1252. sıra no ile sergilenmekte ve SHM Parıldayan Hatıralar Kitabı’nda sayfa 64’te 33 no’lu eser olarak yer almaktadır. Çift başlı kartal motifinin kullanıldığı bu ekoldeki nadir bir gümüş eserde Yunanistan’ın başkenti Atina’da bulunan Benaki Müzesi’nde diğer iki örnekte İstanbul Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonu’nda 15717-M.1271 ve 1572-M.1266 envanter sıra no ile bulunmaktadır. Bu ekol eserlerden günümüzde birçok örnek Türkiye dışındaki manastır hazinelerinde muhafaza edilmektedir. Sina Yarımadası, Azize Aikaterina Manastırı, Patmos Adası ve Aynaroz Dağı’ndaki hazineler buna örnektir. Ayrıca 1923’te Lausanne’da imzalanan Nüfus Mübadelesi Anlaşması sonrasında bir grup eserde Yunanistan’a taşınmış ve çoğu Atina’daki Bizans ve Benaki müzeleri arasında dağılmıştır.”

Details
previous
Go to Page: / 5
next