SULTAN ABDÜLAZİZ HAN TUĞRALI GÜMÜŞ “LİTÜRJİK” KANDİL / POLYKANDELON

19.Yüzyıl. Osmanlı. Gümüş. Sultan Abdülaziz Han (1861-1876) tuğralı. Kallavi ebatlarda. Aykırı form ve tasarıma sahip, göbekli ve 3 hazneli. Ajurlu olarak imal edilmiş ve akantus yaprakları ile zenginleştirilmiş eserin tüm yüzeyi kalemişi, kazıma (grave) ve kabartma (repoussé) tekniği ile Osmanlı Rokokosu üslubunda dekorlu. Orijinal gümüş askılı ve askı aparatlı. Ele geçmez nadirlikte ve kıymette koleksiyonluk eserdir.

Referans: Sadberk Hanım Müzesi (Parıldayan Hatıralar) Brigitte Pitarakis, Christos Merantzas

Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 46.sayfasında yer almaktadır.

Ölçüler: 30 x 26 cm.
Zincir Uzunluk: 52 cm.
Ağırlık: 1097 gr.

Form ve motifleri genellikle bir inancı yansıtan ve aydınlığı temsil eden kandiller eşya ve sembol olarak kutsal kitaplarda önemli bir yer tutar. Hz. Süleyman’ın sarayında ve daha sonra Bâbil’e götürülen değerli eşya arasında altın kandiller de vardı (I. Krallar, 7/49; II. Tarihler, 13/11; Yeremya, 52/19). Yeni Ahid’de Hz. Îsâ’ya izâfe edilen bir cümlede Hz. Yahyâ kandile benzetilir (Yuhanna, 5/35-36). Simeon da Hz. Îsâ’yı henüz bebekken kucağına alıp ondan Allah’ın bütün milletlerin yolunu aydınlatmak için hazırladığı ışık diye bahseder (Luka, 2/31). Bu söz, Hıristiyan dünyasında ışığa ve onun kaynağı olan mum ve kandile neredeyse kutsallık izâfe edilecek bir önem kazandırmıştır. Vaftiz, düğün ve cenaze törenlerinde gündüz de olsa mum yakıldığı gibi kilise ve dindar Hristiyan evlerindeki Meryem ana ve Hz. Îsâ ikonalarının önünde de hiç sönmeyen kandiller yakılmaktadır; Türkçe’deki “Meryem Ana kandili gibi” (zayıf yanan, güçsüz ışık) deyimi de buradan gelmektedir.