JEAN PIERRE DROUIN (1782-1861)

"Turquerie Sanat Akımı’nın Başlangıcı / 1721’de Osmanlı Elçisi Yirmisekiz Mehmet Çelebi ve Maiyeti'nin Paris’e Girişleri"

İmzalı. 1827 tarihli. Tuval üzeri yağlıboya.
Sanatçının başyapıtı. Yaptığı en büyük ebatlı eser. Sanat Tarihi ve Osmanlı Tarihi açısından "Belgesel" özellikli. Orijinal altın varak siyah lake çerçevesi içerisinde.

Referans: E.Benezit / Cilt:3 Sayfa:679

Ölçüler: 130 x 100 cm.

Drouin, 1782’de Besançon da doğdu. 18. ve 19.Yüzyıl ressamıdır. Minyatür ve suluboya portre ressamı Jean Pierre Druoin, Academiê de Paris okulunda heykeltıraş Dejoux’nun öğrencisiyken ardından minyatür için JBJ Augustin’nin öğrencisi oldu. Nadir eserleri olan bu sanatçı, sıkı noktalı bir çizgide çalıştı, cilt tonlarını doğru bir şekilde verdi, bazen pembe ve kahverengi gölgelerle ve saça birkaç vurgu beyaz guaj yerleştirdi. Drouin’in temsil edildiği müzeler; MBA DE Besançon; Palais des Beaux – Arts,Lile.  

 

18.yüzyılda özellikle Fransa’da başlayan ve öteki Avrupa merkezlerine de yayılan Türk modasına “Turquerie Akımı” denmiştir.  1721 yılında Osmanlı elçisi yirmisekiz Mehmed Çelebi Paris’e gönderilmiş, elçilik heyeti ve muhafızlarının görkemli giyim kuşam ve koşum takımları içinde şehre girişleri Paris’lileri büyülemiştir.  1740’ların başında ise yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin oğlu Said Efendi’nin Paris’e elçi olarak atanması Fransızların bir defa daha Osmanlı’nın görkemine tanık olmalarına sebep olmuştur. Aslında Avrupa’lıların Doğu’yu tanıma merakını çok eski yüzyıllara götürmek mümkündür. Başta 15.Louis’nin (1715-1774) gözdeleri Madame Pompadour ve Barry Düşesi Madame de Barry olmak üzere Paris’li soylular ve ileri gelenler sanatçılara Türk giysileri içinde kendi portrelerini yaptırmışlardır. Balolarda Türk kıyafeti giymek, Türk kıyafetiyle portre yaptırmak dönemin yaygın modaları hâline gelmiştir. O dönemlerde Avrupa’da yapılan düğünlerde bile, Osmanlı izlerini görmek mümkündü. 1719’da Avusturya sarayından Maria Josepha ile evlenen Saksonya Prensi Friedrich August, düğünü için aynı boyda güçlü 315 kişiyi vazifelendirir. Bu gençler ‘moustache a la Turque’ yani Türk bıyığı bırakacak ve düğünde yeniçeri kıyafeti giyip, mehter eşliğinde de yürüyeceklerdi. Ayrıca yemekler, hilâl şeklindeki masada yine Osmanlı kıyafetindeki hizmetliler tarafından servis edilmişti. Osmanlı elçisinin de davetli olduğu düğünde gelin Dresden yakınlarında yine Türk eserleriyle süslenmiş bir gemiden alınıyordu. Bu moda akımı içinde Kral Louis ve diğer soylular ile zenginler ressamlara Doğu konulu tablolar ısmarlıyorlardı. Doğu’ya giden gezgin ve görevliler Türklere ve Türkiye’ye ait anı ve resimlerini yayınlayarak “Turquerie” modasının geniş kitlelere yayılmasını sağlamışlardır. İsviçre’li ressam Jean-Etienne Liotard 1738 yılında İstanbul ve İzmir’de bulunmuş, özellikle Türk kadınlarının resimlerini yapmış ve bundan ötürü de Avrupa’da ‘Peintre Turc’ (Türk ressamı) ünvanını almıştır. Şüphesiz bu akımın önemli bir bölümünü de tabloların yanı sıra evleri süsleyen biblo ve heykelcikler/figürler oluşturmakta idi. Unutulmamalıdır ki her dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun hayranlık uyandıran gücü ve zenginliği, tüm dünyada Osmanlı Pazarı’na ve Osmanlı Sarayı’na özel birçok sanat eseri üretilmesine sebep olmuştur.