HAFIZ OSMAN (1642-1698)

“Hilye-i Şerife”

Ketebeli. Hicri 1089 tarihli. Sertifikalı. Sülüs ve nesih hattı ile yazılmış. Klasik tezhipli, altın cetvelli, zerefşanlı. Baş makamında Besmele-i Şerif, göbek bölümünde 10 satır Hz.Muhammed‘in dış görünüşünü Hazret-i Ali‘den rivayetle anlatan metin, göbek bölümünün köşelerinde “Çihâr Yâr” isimleri (dört halife Hz.Ebubekir, Hz.Ömer, Hz.Osman ve Hz.Ali), etek bölümünde ise 3 satır hilye metni ve ketebe yazılmıştır. Türk Hat Sanatı’nın en özel ve kıymetli eserleri olan Hilye-i Şerife’ler hem hattatı hem de müzehhibi için şeref duyma vesilesi, sahip olan için ise büyük zenginlik ve kıymettir. Tarihte levha halindeki ilk Hilye-i Şerife’nin Hafız Osman eliyle yazıldığı kabul edilmektedir. Türk Hat Sanatı’nın paha biçilmez müzelik bir başyapıtıdır.

Referans: Türk Hattatları, Şevket RADO / Sayfa:109

Ölçüler: 54 x 42 cm.

Hat sanatında Hz.Muhammed’in görünüşünü, hal ve hareketlerini anlatan tasarımsal metinler olan Hilye-i Şerife’lerin ortaya çıkmasını sağlayan en önemli unsurlardan biri Hz.Muhammed’in "Ya Ali, hilyemi yaz ki vasıflarımı görmek, beni görmek gibidir!" mealindeki hadistir. Hilye levhalarının yazılması ve bezenmesi sadece Osmanlı Türkleri’ne has olup diğer İslâm ülkelerinde bu tarz bir uygulamaya rastlanmaz. Hilye metninin ilk kısmının yer aldığı göbek güneşe benzetilir. Onu kuşatan hilâl formu, Hicret-i Nebeviyye’nin sembolü olan ve İslâm takviminde esas alınan ayı temsil eder. İnanışa göre Resûl-i Ekrem’in bu âlemi nuruyla aydınlattığı için güneş ve aya benzetildiğinden hilyenin göbek kısmında güneş, bunu çepeçevre saran bölümde ise hilâl şekli oluşturulmuştur. Hilyenin klasik kompozisyonda ilk kez hüsn-i hattın önde gelen isimlerinden Hafız Osman (1642-1698) eliyle levha şeklinde yazıldığı kabul edilmektedir. Önemli bir hususta, Hilye-i Şerife’lerin evlerde bulundurulması konusudur, bu geçmiş zaman İstanbul’unun dinî folklorunda göze çarpan bir özelliktir. Herhangi bir dini dayanağı olmasa da Hilye-i Şerife’lerin bulunduğu eve huzur, bereket, saadet getireceğine, orayı afetlerden, felaketlerden, yangından, salgın hastalıklardan ve musibetlerden koruyacağına inanılmıştır.