OSMANLI BALKANLAR GÜMÜŞ MÜZELİK TAS

17./18. Yüzyıl. Osmanlı, Balkanlar. Bu tip eserlerin formu ve bezemesi, kökenini 14. ve 15. yüzyıla kadar geriye götürebileceğimiz Balkanlar’daki eski bir geleneği takip etmektedir. Dini ve mitolojik anlamlarla yüklü seküler temalar, hayvan sembolizmi ve Yunan Mitolojisi ile bezenmiş olağanüstü işçiliğe sahip eserdeki fantastik hayvan figürleri Balkanlar’ın teratolojik stilinin karakteristik bir özelliğidir ve 16.Yüzyıl İznik Seramik motiflerine de öncü olmuştur.

Bu eser dini amaçlı kullanılmış ya da ruhban sınıfının üyelerinin şahsi kullanımı için tasarlanmış olabilir, ya da eserde görülen çift başlı kartal sebebi ile Ortodoks bir Piskopos için de üretilmiş olabileceği düşünülebilir. Bu eserdeki gibi omphalos’un da geyik figürü bulunan benzer bir tas İstanbul Sadberk Hanım Müzesi’nde envanter 15698-M.1252. sıra no ile sergilenmekte ve SHM Parıldayan Hatıralar Kitabı’nda sayfa 64’te 33 no’lu eser olarak yer almaktadır. Çift başlı kartal motifinin kullanıldığı bu ekoldeki nadir bir gümüş eserde Yunanistan’ın başkenti Atina’da bulunan Benaki Müzesi’nde diğer iki örnekte İstanbul Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonu’nda 15717-M.1271 ve 1572-M.1266 envanter sıra no ile bulunmaktadır. Bu ekol eserlerden günümüzde birçok örnek Türkiye dışındaki manastır hazinelerinde muhafaza edilmektedir. Sina Yarımadası, Azize Aikaterina Manastırı, Patmos Adası ve Aynaroz Dağı’ndaki hazineler buna örnektir. Ayrıca 1923’te Lausanne’da imzalanan Nüfus Mübadelesi Anlaşması sonrasında bir grup eserde Yunanistan’a taşınmış ve çoğu Atina’da ki Bizans ve Benaki müzeleri arasında dağılmıştır.

Fevkalade kondisyonda olan bu eşsiz eser, müzelerde ve özel koleksiyonlarda nadir bulunan diğer örnekleri ile karşılaştırıldığında yüksek sanat kalitesi, üst düzey işçiliği ve öne çıkan görülmemiş tasarım zenginliği ile önemli bir gümüş ustasının elinden çıkmış olduğunu ve üst düzey birine özel olarak tasarlanılarak imal edildiğini göstermektedir. 1890’lardan yakın tarihe kadar Amerika’daki Schuetz Ailesi Koleksiyonu’nda bulunan ve 1940’larda Chicago Üniversitesi’ne bağlı “The Oriental Institute Museum”da sergilenen bu müstesna eser, sanatsal ve zanaatsal özellikleri ile müzelik eser statüsünde ele geçmez nadirlikte gerçek bir koleksiyon parçasıdır.

Provenans: SCHUETZ Koleksiyonu (USA) / 1890-2016

Sergi: The Oriental Institute Museum Chicago / 1940

Benzer Örnekler: Sadberk Hanım Müzesi-İstanbul / Envanter No: 15698-M.1252.
The Walters Art Museum-Baltimore / Envanter No: 57.1083
The British Museum-London / Envanter: 1230.640

Referans: Sadberk Hanım Müzesi (Parıldayan Hatıralar) Brigitte Pitarakis, Christos Merantzas

Çap: 11 cm.
Yükseklik: 4.5 cm.
Ağırlık: 115 gr.


→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğindeki Balkanlar’da yekpare gümüşten halka tabanlı, yüksek kaideli, yuvarlak çukur formlu, yüksek kenarlı ve omphalos’u yüksek bombeli olarak tasarlanmış eser, kumlama zemin üzerine kabartma/repousse, kazıma/grave, kalemişi ve dövme tekniği ile tezyin edilmiş ve tabanı sanatçısı tarafından noktalama şeklinde işaretlenmiştir. Eserin omphalos’unun ortasında ana tema olarak etrafı onu tehdit eden aslan, balık, geyik, yılan, dragon gibi gerçek ve fantastik hayvan figürleri ile çevrili uzun boynuzlara sahip kafası bağımsız 360⁰ dönen ve hareket eden Tanrıça Artemis’in kutsal hayvanı Kyreneia Geyiği / Kyrenitis yer almaktadır. Geyik, Türk kozmolojisinde Ağaç Ana ile birlikte yaratıcı tanrıça ve soyun ata-anası olarak görülür. Tekrarlı yılan motiflerinin yer aldığı sütunlar ve kavisli kemerlerle birbirinden ayrılmış kartuşların merkezinde Bizans İmparatorluğu’nun simgesi çift başlı kartal, tanrılar tanrısı Zeus ile Alkmene'nin oğlu Herakles’e (Herkül) Miken Kralı Eurystheus tarafından verilen 12 görevi betimleyen “Herakles  Efsanesi”nden sahneler, tanrı Zeus’un simgesi kartal, gerçek ve fantastik hayvan figürleri ve diğer unsurlar ile zenginleştirilerek betimlenmiştir. Perge kazılarında bulunan ve Antalya Müzesi’nde sergilenen Herakles Lahiti’nde de benzer ikonografi mevcuttur.

 

Eserin yan yüzeyini süsleyen kartuşlarda saat yönünde sırası ile;

ÇİFT BAŞLI KARTAL

Dini otoriteyi simgeleyen bu motifin eserde bulunması ve merkeze alınması objenin muhtemelen yüksek rütbeli rahiplerin hamiliğinde imal edildiğini göstermektedir. Çift başlı kartalın haç ile nihayetlenmiş tacı, yapıldığı coğrafya ve dönemi göz önüne alındığında “Çift Başlı Bizans Kartalı ” olduğunu da düşündürmektedir. Çift başlı kartal eski Türk medeniyetlerinde büyük önem arz eder. Bizans’ta doğu ve batıyı, devlet ve kilisenin tek bedende, bir arada tutulup yönetildiğini ve birliği simgelemektedir. 14’üncü yüzyıldan itibaren Kutsal Roma-Cermen imparatorlarının hanedan arması, daha sonra ise Avrupa’da soyluluk simgesi olarak benimsenmiştir. Mezopotamya, Mısır, Anadolu, İran hatta Amerika ve Uzak Doğu’da kurulmuş eski çağ medeniyetlerinden itibaren birçok devlette ve Masonik oluşumda kullanılmıştır. Çift başlı kartal motifinin kullanıldığı bu ekoldeki nadir gümüş eserlerden bir kemer tokası Yunanistan’ın başkenti Atina’da bulunan Benaki Müzesi’nde diğer iki örnekte İstanbul Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonu’nda 15717-M.1271 ve 1572-M.1266 envanter sıra no ile bulunmaktadır.

 

HERAKLES’in ERYMANTHOS’da YABAN DOMUZU ile KARŞILASMASI EFSANESİ

Eurystheus’un Herakles’ten yapmasını istediği on iki işten biri olan Peleponnesos’ta ki Erymanthos Dağları’nda barınan ve çevresine korkunç zararlar veren yaban domuzunu canlı olarak getirmesi görevi. Efsaneye göre Herakles domuzu kıstırır ve bir ağ ile yakalar.

 

DRAGON ile YILAN’ın SAVAŞI, KARTAL ve BALIK

Dragonun Türk mitolojisi ve sanatındaki sembolizmi gök, yer ve su unsurlarına bağlı olarak geniştir. Önceleri refah, güç ve kudreti temsil eden bu hayvanın anlamı zaman içinde değişerek alt edilen kötülüğün sembolü olarak anılmıştır. Roma ve Yunan mitlerinde ise hem korkulan yaratıklardır, hem de koruyucu özellikleri vardır. Genellikle pozitif özellikleri olan bir hayvan olarak görülür ve su ile aralarında güçlü bir bağ vardır. Yılan ise ölümsüzlüğü, kötülüğü, şekil değiştirmeyi ve yaşam döngüsü ile reenkarnasyon benzeri yeniden dirilişleri sembolize eder. Yılan ayrıca sular tanrısıdır. Yılan figürünün çoğu mitolojide bilgeliği ve sağlığı temsil ettiği bilinmektedir. Balığa atfedilen simgesel anlamlarsa suyla, özellikle de doğum, yaradılış ve ay ile ilişkilidir.

 

 STYMPHALOS KUŞLARI ve KUŞ ile YILAN MİTİ

Eurystheus’un Herakles’ten yapmasını istediği on iki işten biri olan, Stymphalos Gölü’nde yaşayan kuşları öldürmesi görevinde bahsi geçen Ares için kutsal sayılan çelik gagalı, pençeli ve tüylü kuşlar kompoze edilmiştir. Kuş ve Yılan Mücadelesi, kuşların gökyüzüne hâkimiyetleri, göksel tanrılarla özdeşleştirilmeleri ve birçok kültürde çelişkili duygular uyandıran yılanları yakalama huyları nedeniyle mitleşmiştir.  

 

KURT, YILAN ve HAYAT AĞACI ÜZERİNE TÜNEMİŞ KARTAL

Ağaç kültü insanlık tarihinin çeşitli dönemlerinde en fazla kullanılan simgesel tema ve yeryüzünün en yaygın inançlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Şekli kültürden kültüre farklılık göstermekle birlikte, genellikle benzer sembolik anlamlar yüklenmiştir. Dünya kültürlerinde doğurganlığın, ölümsüzlüğün, şansın, bereketin, sağlığın, hastalıktan kurtulmanın sembolüdür. Yaşayan her insan gibi hep yukarı, göğe doğru uzanarak, çıkmak, boy atmak ve meyvelerini vereceği başa ulaşmak eğilimini ve özlemini gösterir. Tanrı ile iletişim ağaç yoluyla kurulmuştur. Mitolojilerde dünyanın merkezinde, semavi dinlerde cennette bulunduğu anlatılan kutsal ağaç “Hayat Ağacı”dır. Yeryüzünde ölümsüz olmayı başaramayan insanoğlu bu defa çareyi ölümden sonra dirilmeye veya ruhun ölümsüzlüğüne inanmakta bulmuştur ve hayat ağacı motifi bu duyguları simgelemek için kullanılmıştır. Kartal ise oldukça geniş anlamda uygarlıkları etkilemiş, Antik Çağ’dan itibaren İmparatorluk alameti olarak kabul edilen dünyanın en eski ikonografik öğelerinden biridir. Hükümdar ya da beylerin timsali, koruyucu ruhun ve adaletin simgesidir, güneşi ve aynı zamanda güç ve kudreti ifade eder. Krallar ve krallıklar, doğal olarak kartalı amblem olarak kullanmışlardır. Kartal, çeşitli tradisyonlarda kendisine kutsallık atfedilen az sayıdaki hayvandan biridir. Birçok tradisyonda meleklerin hükümdarı, hâmi kuş ifadeleriyle belirtilen, Tevrat’ta meleklerle (Hezekiel 1-10), Yunan mitolojisinde baş tanrı Zeus’la, eski Mısır’da Amon-Ra ile ilişkilendirilen kartal, Hıristiyan sembolizminde göğe yükselmeyi, yeniden doğuşu, cömertliği, gücü ve gururu simgeler. Aynı zamanda bazı azizler ile ilgili bir sembol olup, İncil yazarlarından birinin de amblemidir. Mitolojide kartal, fazileti ve kusuru ile Zeus’un öz benliğini ortaya koyar. Kuşların kralı olan kartal gücün, iktidarın ve soyluluğun simgesidir. Selçuklu devletinin de amblemi olmuş, özellikle Selçuklu-Bizans döneminden itibaren ilahların yanı sıra kralların, komutanların, imparatorlukların ve liderlerin amblemi olmuştur.

 

HERAKLES’in NEMEA ASLANI’nı YAKALAMASI EFSANESİ ve KARTAL

Eurystheus’un Herakles’ten yapmasını istediği on iki işten biri olan Typhon’la Ekhidna’dan doğma Nemea Aslanı’nı öldürmesi görevi. Efsaneye göre Herakles bu canavarı gümüş tasta betimlendiği gibi güçlü kollarıyla sıkarak öldürür.

 

KURTLARIN TAVŞAN AVI SAHNESİ ile BALIK YİYEN BENNU

Kurt ile gelişen hayvan-ata kavramı devletlerin, hükümdarlıkların simgesi olmuş, gök ve yer unsurlarıyla ilgili çeşitli anlamlar kazanmıştır. Çevik, hareketli ve güçlü bir hayvan olduğu için çeşitli dönemlerde Türk’ün hayat ve savaş gücünün bir simgesi olarak belirtilmiştir. Roma mitolojisinde ise benzer şekilde kurt ana figürü Remus ve Romulus efsanesinde görülmektedir. Tavşan ise çoğu kültürde cinsel istek ve üremenin sembolüdür. Yunan Mitolojisi’nde Aphrodite, Eros ve Hermes’in, Roma Mitolojisi’nde ise Merkür ve Venüs’ün hayvanıdır. Tasta balık yerken betimlenen kuş olan Bennu da  Mısır mitolojisinde Güneş Tanrısı Ra’nın ruhuna sahip olduğu söylenen uzun gagalı balıkçıla benzeyen bir kuştur. Ayrıca bu mitolojiye göre, Bennu kendini Ra Tapınağı’nın çevresinde olan kutsal bir ağacın alevinden oluşturmuştur. Başka bir versiyona göre de, Bennu Osiris’in kalbindeki çatlaktan dışarı çıkmıştır.

 

KYRENEIA GEYİĞİ / KYRENİTİS

Eurystheus’un Herakles’ten yapmasını istediği on iki işten biri olan  Av Tanrıçası Artemis için kutsal olan altın boynuzlu, bakır ayaklı Kyreneia Geyiği’ni yakalaması görevi. Efsanaye göre Herakles onu tam bir yıl izler, yorar ve sonunda onu bir nehirden geçerke yakalar. Kyreneia Geyiği ya da Kyrenitis adlı mitleşmiş geyik, Ay ve Avcılık Tanrıçası Artemis'in kutsal hayvanıdır. Yunan mitolojisinde altın boynuzlu, tunç ayaklı olarak tasvir edilir. Tanrı Apollon, tanrıça Artemis bazen bu geyiğin kılığına girer, tanrıça Afrodit'in koruduğu sihirli bir hayvandır. 

 

UNİCORN, DRAGON ve NAGA

Sanatçı, Eurystheus’un Herakles’ten yapmasını istediği on iki işten biri olan Trakya kralı Diomedes’e ait olan dört vahşi kısrağı yakalama görevinde bahsi geçen atlara muhtemelen bu şekilde gönderme yapmıştır. Mitolojide Unicorn, tek boynuzlu at olarak tasvir edilir. Saflığın ve temizliğin sembolüdür, boynuzuyla dokunduğu suyu arındırdığına ve iyileştirici güçleri olduğuna inanılır. Romalılar Unicorn’u bakire tanrıça Artemis ile özdeşleştirmişlerdir. Naga ise Hint mitolojisindeki yılansı yaratıklardır. Çok başlı bir kobra olarak veya belden yukarısı insan olan bir yılan şeklinde farklı tasvirleri bulunmaktadır.