HÜSEYİN ÖKSÜZ (KONEVİ) KETEBELİ HAT LEVHA

“Besmele-i Şerif”

Ketebeli. Nesih hat ile yazılmış, altın cetvelli, ebru paspartulu.

Ölçüler 91 x 66 cm.


→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Hattat Hamid Aytaç’’tan sülüs nesih, Uğur Derman’dan da  Ta’lik  derslerine devam ederek icazet aldı. İslam Konferansı Teşkilatı’nın (IRCICA) gerçekleştirdiği Uluslararası Hat Müsabakaları’nda dünya birinciliği dahil 5 ödül aldı. 1986’da Uluslararası Hattat Hamid Hat Yarışması’nda Celî Dîvânî’de birincilik, Celî Ta’lik’de  I.Mansiyon,  Celî Sülüs’te II.Mansiyon, 1989’da II.Uluslararası Yakut ül Müsta’sımî Hat Yarışması’nda Celî Dîvânî’de Mansiyon ve Nesih’de Mansiyon ödülleri kazandı. Ayrıca Devlet Türk Süsleme Sanatları Yarışmalı Sergilerinde ve yurtdışındaki sergilerde, çeşitli hat dallarında birçok ödül aldı. Yurt içinde ve yurt dışında sergiler açtı. Sanatçı, Türkiye’de ve dünyannın çeşitli yerlerinde (ABD'de 1, Avustralya’da 2, Kazakistan’da 3, Kırgızistan’da 1, Hollanda’da 3, Almanya’da 2) camilerin yazılarını hazırladı. 2001’de Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin kuruluşuna öncülük etti ve öğretim üyesi oldu. Geleneksel Türk Sanatları Bölümünün üç yıl başkanlığını yaptı. 2010 yılında TBMM Üstün Hizmet Ödülü, 2012 yılında da  Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü’ne layık görüldü. 2013’te KTO Karatay Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Geleneksel Türk sanatları Bölümü’nde öğretim üyesi ve Bölüm Başkanı oldu.

"Hat Sanatı; cismani aletlerle meydana getirilen ruhani bir sanattır" 

Hüsn-î Hat, estetik kurallara bağlı kalınarak ölçülü ve güzel yazı yazma sanatıdır. Bu sanat, Arap harflerinin 6.-10. yüzyıllar arasında geçirdiği uzunca bir gelişme döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Türkler ise hat sanatıyla Anadolu’ya geldikten sonra ilgilenmeye başlamışlar ve bu alanda en parlak dönemlerini de Osmanlılar zamanında yaşamışlardır. Türkler altı tür yazı (aklâm-ı sitte) dışında, İranlılar’ın bulduğu tâlik yazıda da yeni bir üslup yaratmışlardır. Ayrıca Türkler’in geliştirdiği “divani yazı” ise yalnızca Divan-ı Hümayun’da yazılan önemli belgelerde kullanılırdı. Kolay yazıldığı için günlük yaşamda yaygın olarak kullanılan bir yazı türü olan “rik’a”da 19. yüzyılda sanat yazısı durumuna gelmiştir ve altı yazı türünden biri olan rika ile birbirine karıştırılmamalıdır. Hat sanatında yazılar farklı adlarla anılırdı. Duvarlara asılan levhalarda, cami, türbe gibi dinsel yapılardaki kuşak ve kubbe yazılarında, her tür yazıtta kullanılan ve uzaktan okunabilen yazılara iri anlamında “celi” adı verilirdi. Daha çok sülüs ve tâlik yazının celisi kullanılmıştır. Alışılmış boyutlardan daha küçük harflerle yazılan yazılara “hurde”, gözle kolay seçilemeyecek boyuttaki yazılara “gubari” (toz) denilirdi. Türk hat sanatı 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında da parlaklığını sürdürmüş ve ivme kazanmıştır.