• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

MÜZELİK ESERLER MÜZAYEDESİ | 19

Sayın koleksiyoner ve sanatseverler eserlere pey vermek ve "Online Canlı Müzayede"ye katılmak için web sitemiz üzerinden üye olunuz. İlgilendiğiniz eserler ile ilgili olarak +90 538 833 1391 no'lu telefondan randevu oluşturabilir, The RITZ-CARLTON Residence'daki adresimizde eserleri yakından inceleyebilir ve uzmanlardan bilgi alabilirsiniz.

Müzayedemizde uygulanan komisyon oranı %10, KDV oranı ise %18'dir. Ödeme süresi müzayede bitiminden sonra 7 (yedi) iş günüdür, ödemelerde o günkü "TC Merkez Bankası" döviz kuru esas alınır. Açık arttırma sonrası "SATIŞ İPTALİ, CAYMA HAKKI, veya ALIMDAN VAZGEÇME" söz konusu değildir, cezai şart olarak %30 aracılık hizmeti uygulanır.

Müzayedelerimizde beğeniye sunulan tüm eserler konusunun en değerli uzman ve otoriteleri tarafından ekspertiz edilmekte, ayrıca Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi, Ayasofya Müzesi, Türbeler Müzesi, Vakıflar ve Askeri Müze uzmanları tarafından incelenerek onaylanmaktadır.

Lot: 4 » Hanedan

OSMANLI 19.YÜZYIL SULTAN II.ABDÜLHAMİD HAN’A AİT YILDIZ PORSELEN “TÊTE À TÊTE” KAHVE TAKIMI

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu”

19.Yüzyıl. Osmanlı. Hicri “1310 Sene 1338” olarak çift tarihli ve Ay-yıldız imalat damgalı. Sultan II.Abdülhamid Han (1876-1909) inisiyalli. Hanedan parçası, Sultan için Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu üretimi. Çift, iki adet Türk kahvesi fincanı ve iki tabakdan oluşmakta. Eserlerin damga örneği “Porselencilik Tarihi” kitabı sayfa 116’da mevcut olup diğer açıklamalar sayfa 63/69’da yer almaktadır. Müstesna eserlerin merkezinde altın ile çekilmiş Sultan II.Abdülhamid Han’ın Eski Türkçe harfler ile oluşturulmuş “A.H” (Ayın-Ha) inisiyali yer almaktadır. Hanedan’ın yüksek zevkini gözler önüne seren eserler beyaz hamurlu, beyaz astarlı, şeffaf sırlı, sır altına somon rengi, kabartma desenli ve yoğun altın yaldız bezemeli olarak imal edilmişlerdir. Sultan II. Abdülhamid kahve tiryakiliği ve kendine özgü kahve içme tarzı ile tanınmaktadır. Sultanın kızı Ayşe Osmanoğlu anılarında babasının kahve içme tarzını şöyle anlatmaktadır; “Kahve tepsisi, babamın annesi Tirimüjgan Kadın'ın yadigârı küçük altın bir tepsi olup üzerine gümüş bir cezve ve iki tane porselen beyaz fincan konurdu. Fincanlarda babamın inisiyali (A.H) vardı. Babam birinci fincanı içtikten sonra ikinciyi diğer fincanla içerdi.” Eserlere vurulan damganın benzer örneğine sadece “Milli Saraylar Koleksiyonu’nda Yıldız Porseleni” isimli kitabın 122.sayfasındaki eserde tesadüf edilmiştir. Eserlerin benzer örnekleri, TBMM Milli Saraylar “150 Yılın Sessiz Tanıkları, Saray Porselenlerinden İzler” adlı kitapta mevcuttur. Fevkalade kondisyonda. Emsalleri “Saray Koleksiyonları”nda yer alan ve padişaha özel yapılmış olması sebebi ile de ayrıca büyük önem arz eden, ele geçmez müzelik şaheserlerdir.

Referans: Porselencilik Tarihi, 1941 / Hüseyin KOCABAŞ

Yükseklik: 7 cm.
Tabak Çapı: 14 cm.

Detaylar
Lot: 8 » Askeri

OSMANLI 19.YÜZYIL SARAY İŞİ ALTIN KAKMA SAVATLI GÜMÜŞ “SULTANİ” PİŞTOV ve HARBİSİ / ESLAH-I RAMİYE

19.Yüzyıl başı. Osmanlı. Saray işi. Eski Türkçe ile usta damgalı. Saray yüksek erkânından biri için özel olarak tasarlanılarak sultani özelliklerde imal edilmiş. Eslah-ı Ramiye sınıfına giren eser “harbi”si ile birlikte tam takımdır. Sanatçısı tarafından “altın kakma, altın vermey, savat işçiliği, kalemişi, kazıma/grave, kumlama ve repousse teknikleri kullanılarak imal edilmiş ve Osmanlı Rokokosu üslubunda dekore edilmiş. Osmanlı silahları ve sancaklarından oluşan tasarım harikası kompozisyonlara sahip asalet armaları ile bezeli. Mekanizması çakmaklı, namlusu çelik, dipçik topuzu ve harbisi hilal motifli. Fevkalade kondisyonda. Emsalleri müze koleksiyonlarında bulunan, ele geçmesi zor müzelik eser statüsünde nadir koleksiyonluk şaheserdir.

Takım Uzunluk: 62 cm.
Silah Uzunluk: 49 cm.
Harbi Uzunluk: 42 cm.

Osmanlı Devleti gerek eski Türk devletlerinden gelen askeri tecrübe ve teçhizat anlayışı gerek askeri teknolojilerin takibi ve gerekse bu teknolojilerin üretimi konusunda dengeyi çok iyi korumuş ve çağın gereksinimlerine ayak uydurmuştur. Askerliğe doğuştan yatkın olan Türklerde silah işlevselliğinin yanında estetiğiyle de ilgi konusudur. Osmanlı silahları biçimlerinin ve üstün niteliklerinin yanı sıra süslemeleriyle de sanat eseri niteliği taşır ve Osmanlı maden, tezhip, kuyumculuk, hat sanatlarının ortak ürünü niteliğindedir. Zengin ve çeşitli içeriğe sahip olan Osmanlı da kullanılan silahları; vurucu silahlar (eslah-i darbe), delici silahlar (eslah-i nafize), kesici silahlar (eslah-i cariha) ve atıcı silahlar (eslah-i ramiye) olarak dört ana bölüme ayırabiliriz. Küçük bir beylikten bir imparatorluk haline gelen Osmanlı Devleti’nin büyümesinde en büyük faktörlerden birisi de kullanmış oldukları silahlar ve silah teknolojilerini iyi takip etmeleri etkili olmuştur. Osmanlılar silahlar konusunda kısa zamanda büyük gelişmelere meç atmışlar ve bu gelişmeleri kısa sürede dünyanın pek çok ülkesine ulaştırmışlardır. 

Piştov, çakmaklı ya da zemberekli ateşleme düzeneği olan yuvarlak, iri kabza başlı, uzun namlulu tabancalara verilen isimdir. Lehçe-i Osmani’de “bel piştovu”, “cep piştovu”, “kubur piştovu”, “döner piştov”, “dokuz patlar”...vs. gibi türleri olduğu bildirilir. Piştovlar beldeki silahlığa sokularak ya da at üstünde eğerin baş tarafına sağa ya da sola asılan deri kuburlarda taşınırdı. Osmanlı tabancaları, mekanizma bakımından Avrupa tabancalarıyla aynı gelişim göstermekle birlikte, yapı ve biçim olarak bu tabancalardan farklı özelliklere sahiptir. Osmanlı tabancalarının en eski örneklerinde, namlu ya da mekanizma üzerinde çeşitli yazılara rastlanır. Bu yazı ve ibareler kontrol damgaları, sahibinin adı, yapan usta adları ya da tarih biçiminde karşımıza çıkar. Kiminde nadiren padişah tuğraları ve Osmanlı Saltanat Armaları’na da tesadüf edilir. 19.Yüzyılda “Tüfenkhane-i Amire” adıyla İstanbul Tophane’de silah üretimine geçildiği bilinmektedir. Bu döneme ait silahlarda “Tüfenkhane-i Amire” damgasını görmek mümkündür. Osmanlı tabancalarındaki süslemeler genellikle bitkisel motiflerden oluşur. Süsleme tekniği olarak da kabartma, altın ya da gümüş kakma, telkari ve Afyon işi gibi teknikler ağırlıklı olarak benimsenmiştir. Ayrıca bağa, mercan, akik gibi kıymetli taşlarda süslemede kullanılmıştır. Osmanlı tabancalarının her parçası ayrı ustanın elinden çıkmış olsa da üzerlerindeki süs ve motifler bir üslup bütünlüğünü gösterir.    

Detaylar
Lot: 17 » Hanedan

OSMANLI 19.YÜZYIL SULTAN II.ABDÜLHAMİD HAN TUĞRALI GÜMÜŞ HATİCE SULTAN’A AİT AJURLU TAÇ

19. Yüzyıl. Osmanlı. Sultan II.Abdülhamid Han (1876-1909) tuğralı. Merkezdeki madalyon içerisi Sultan V.Murad’ın kızı “H.S” Hatice Sultan inisiyalli. “Zümrüt-ü Anka” tasvirli. Hanedan parçası. Sapına tarak geçirilerek kullanılan eser, ajur tekniği ile rokoko üslubunda tasarlanmış ve Zümrüt-ü Anka kuşları ile zenginleştirilerek kalemişi ve grave/kazıma tekniği ile bezenmiştir. Tüm yüzeyi altın vermeylidir. Hanedana ait olması sebebi ile büyük önem ve kıymet arz eden, nadir koleksiyonluk eserdir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 47.sayfasında yer almaktadır.

Ölçüler: 5.5 x 13 cm.
Ağırlık: 18 gr.

Hatice Sultan, Sultan V.Murad ile eşlerinden Şayan Kadın Efendi'nin kızıdır. 31 yaşında iken II.Abdülhamit tarafından bir daha Çırağan'a dönmeme koşulu ile kardeşi Fehime Sultan ile birlikte Yıldız Sarayı'na aldırıldı. 1901 yılında Ali Vasfi Bey ile evlendi. Çift, Sultan Abdülhamit'in düğün hediyesi olarak verdiği Ortaköy'deki yalıda yaşadı. Daha sonra bir kere daha evlenen Hatice Sultan 1924 yılında Halifeliğin kaldırılmasından sonra Beyrut’a sürgüne gitti. 1938 yılında Beyrut’ta yaşamını yitirdi.

Detaylar
Lot: 19 » Hanedan

OSMANLI 19.YÜZYIL “MEHMET ZİYA PAŞA”YA AİT ERMENİ USTA YAPIMI MASİF GÜMÜŞ ZARF TAKIMI

19.Yüzyıl. Osmanlı. Mehmet Ziya Paşa “M.Z” inisiyalli. Ermeni usta ve 900 ayar garanti damgalı. Sultan II. Abdülhamid Han (1876-1909) dönemi. 6 adet zarf ve porselen fincanlarından oluşan tam takım. Gümüş zarflar yüksek kaideli, yalın işçilikli ve merkezleri gümüş istif inisiyalli. Porselen fincanları beyaz hamurlu, beyaz astarlı, şeffaf sırlı, ağız kısımları mavi renkte konturlu ve zengin altın yaldız bezemeli. Orijinal kutusu içerisinde. Fevkalade kondisyonda. Tam takım olarak ele geçmesi zor, son derece estetik ve görsel yönü yüksek koleksiyonluk eserlerdir.

Kutu Ölçüleri: 7.5 x 23.5 x 20 cm.
Ağırlık: 243 gr.

Osmanlı Saray Hazinesi’nden günümüze ulaşan değerli pek çok yapıtın arasında, çoğunlukla geç dönemlere ilişkin çay, kahve ve şerbet takımı gibi eşyalar geniş bir yer tutar. Söz konusu takımların bazıları zarflıdır. Büyük çoğunluğu altın, gümüş, mineli ve murassa olan bu grup eşya içinde en zengin çeşide sahip olanlar kahve fincanı zarflarıdır. Fincan zarfları, kahve içerken elin yanmaması için yapılmıştır. Osmanlı döneminde kulpsuz olan küçük boyutlu porselen fincanlar, zarfların içine yerleştirilir ve kahve bu şekilde içilirdi. Zarflar genellikle, ağız kısımları fincanınkinden biraz aşağıda olmak üzere, dudak payı bırakılarak yapılırdı. Zarf, bir nesneyi sarıp çevreleyen, koruyup taşıyan demektir. Zarflar Osmanlı’nın estetik zarafetini en iyi gösteren örneklerdendir. Genellikle küçük boyutta olanlara “bülbül yuvası”, daha geniş ve derinlerine ise “kallavi” adı verilirdi. 1640 tarihli “Narh Defterleri”ndeki fincan listesinde “paşa fincanı”, “hatai” gibi değişik isimler de yer almaktadır.

Osmanlı’da kahve ikramı törenseldir. Şöyle ki; kahve ikramını üç ya da dört genç kız yapar. Kızlardan biri mangal örtüsünü, ikincisi kahve tepsisiyle birlikte fincan ve zarfları, üçüncü kız stile oturtulmuş kahve ibriğini getirir, dördüncüsü ise fincanları doldurup zarflara yerleştirerek, zarfın ayağından iki parmağı ile tutarak tek tek konuklara ikram ederdi. Osmanlıda en seçkin fincan zarflarına sahip olmak önemli idi. Çünkü sahibi inceliğinin ve servetinin bir kanıtı olarak bu zarflar ile kahve ikram ederdi. Zarflar öylesine değerli ve mühimdi ki çeyiz sandıklarının en gözde eşyaları arasında kabul edilirlerdi.

Detaylar
Lot: 20 » Mücevher

OSMANLI 19.YÜZYIL SARAY İŞİ ELMAS KAKMA “TREMBLEUSE” BROŞ

19.Yüzyıl. Osmanlı. Saray işi. Kallavi boyda. Müstesna eser, trembleuse (titrek) şekilde muhtemelen Osmanlı Saray erkânından biri için özel olarak tasarlanılarak imal edilmiş. Altın montürü elmaslarla bezenmiş ve yakut ile zenginleştirilmiş. Fevkalade kondisyonda. Orijinal muhafazası ile birlikte. İşçilik kalitesi ve ihtişamlı görüntüsü ile Osmanlı Mücevher Sanatı’nın koleksiyonluk bir örneğidir.

Referans: Osmanlı Saray Mücevheri / Gül İrepoğlu

Ölçüler: 55 x 96 mm.
Ağırlık: 35 gr.

Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişmesi ve zenginleşmesi ile mücevhercilik giderek önem kazanmış ve İstanbul dünyanın önemli mücevher üretim merkezlerinden biri olmuştur. Bu dönemde, imparatorluğa yeni katılan bölge ve ülkelerde yaşayan toplumların birikimleri de eklendiğinden, kuyumculuk ürünlerinin çeşitlerinde belirgin bir artış olmuştur. Osmanlı topraklarında yaşamış çok sayıda etnik kimliklerin kültürünü ve binlerce yıllık uygarlıkların izlerini taşıyan Osmanlı kuyumculuğu, bu uygarlıklardan esinlenerek kendi özgün takılarını üretmiştir. Osmanlı Sarayı’nda çeşitli hizmet erbabı sınıflar mevcut olup bunlardan biri de “Ehl-i Hiref denilen sanatkârlar zümresiydi. Bunlar arasında yer alan kuyumcular Topkapı Sarayı'nın Orta Kapısı ile Akağalar Kapısı arasında kalan “Bîrun” denilen bölümde yaşamaktaydılar. Âmirlerine kuyumcu başı denirdi. Kuyumcular, devşirmelerin kabiliyetlilerinden yetiştirilirdi.  Ehl-i hiref teşkilâtında kuyumculukla uğraşan pek çok ustanın ve çeşitli bölüklerin yer aldığı belgelerden anlaşılmaktadır ki, bunların başında altın işçiliği yapan "Zergerân" bölüğü gelmektedir. Yeşim, necef ve maden eserler üzerine altın kakmacılığı yapanlara "Zernişâni", taş yontucu ve işlemecilere "Hakkâkân", taşa foya yapanlara ise "Foyager" denilmekteydi.

Detaylar
Lot: 22 » Obje

ATATÜRK'E AİT MİNYATÜRLÜ BASTON

"Eser tekrar müzayedeye çıktığında arttırım (sistemde korunan) verilmiş son mevcut peyden başlatılacaktır."

*Arthill Müzecilik müzayedeleri TC Kültür Bakanlığı'na yapılan başvuru neticesinde ilgili müzelerin tüm eserleri incelemesi ve onayı sonucu alınan izin ile gerçekleşmektedir. Eserin müzayede satışının ertelenmesi özellikle sosyal medyada eser üzerinden başlatılan anlamsız paylaşım ve saldırılar, bugüne kadar Atatürk ile ilgili sayısız eser satışa çıkmışken önceden başka bir müzayededen alınmış bu eserin Atatürk ile alakalı ilk defa bir eser satılıyormuş gibi bir sürece sokulması, eserin resmi kurumlarda kaydının bulunmadığına dair bilginin farklı algı ile haber olarak servis edilmesi (kaydı olan eser ilgili kurumun envanterinde mevcut olur) neticesinde soruşturma açılması sebebi iledir. Süreç tamamlandığında eserin müzayede yolu ile satışı gerçekleşecektir.

_____________________________________
Eserin satışından elde edilecek gelirin bir kısmı Türk Eğitim Vakfı (TEV) çatısı altında oluşturulmuş ‘ARTHILL GELECEĞE DOKUN BURS FONU’na aktarılacaktır.

"Türkiye Reisi Gazi Mustafa Kemal, 1931"

Ata'ya İran ile yoğun görüşmelerin yaşandığı 1932 senesinde (23 Ocak Türkiye-İran Sınır Anlaşması / 14 Mart Sınır Güvenliği / 5 Kasım Dostluk Tarafsızlık ve Ekonomik İşbirliği) muhtemelen hediye olarak takdim edilmiş. İran sanatı, üst seviye sanatsal ve zanaatsal özelliklere sahip eserin oyma tekniği ile taç bölümüne "Atatürk" tasviri ve "Türkiye Reisi Gazi Mustafa Kemal, 1931" ibaresi ile altına başta "Şah Rıza Pehlevi" ile geçmişte o cografyadaki hükümdarlar "Cemşid, Genc-i Hüsrev, Keykavus, Behmen, Selem, Ferudun, Nur, Nevruz, Afrasiyab, Eski Rum, Behram-ı ol, Behram-ı Rum, Behram-ı Sapuru ol, Darayı Simı, İskender-i Kebir, Fibad ol, Darayı Rum, Terdad-ı ol, Erdovanı ol, Ferhadi ol, Mihrdad-ı ol, Ferhad-ı ol, Mihrar -ı Rum, Anoş ol, Dilaşı ol, Azra ol, Firuz, Fetacali Şahı, Ağa Mehmet Han, Ağa, Mehmed Şah, Nasırettin Şah, Ahmed şah, Muzaffereddin Şah, Ahmed Şah” tasvirleri uygulanmıştır. Eserin sapındaki bilezikler ve pabuç kısmı gümüştür. İkonik eserin kondisyonu mükemmel durumdadır.

Provenans: H.T Koleksiyonu

Uzunluk: 92 cm.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 4
sonraki