• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

MÜZELİK ESERLER MÜZAYEDESİ | 19

Sayın koleksiyoner ve sanatseverler eserlere pey vermek ve "Online Canlı Müzayede"ye katılmak için web sitemiz üzerinden üye olunuz. İlgilendiğiniz eserler ile ilgili olarak +90 538 833 1391 no'lu telefondan randevu oluşturabilir, The RITZ-CARLTON Residence'daki adresimizde eserleri yakından inceleyebilir ve uzmanlardan bilgi alabilirsiniz.

Müzayedemizde uygulanan komisyon oranı %10, KDV oranı ise %18'dir. Ödeme süresi müzayede bitiminden sonra 7 (yedi) iş günüdür, ödemelerde o günkü "TC Merkez Bankası" döviz kuru esas alınır. Açık arttırma sonrası "SATIŞ İPTALİ, CAYMA HAKKI, veya ALIMDAN VAZGEÇME" söz konusu değildir, cezai şart olarak %30 aracılık hizmeti uygulanır.

Müzayedelerimizde beğeniye sunulan tüm eserler konusunun en değerli uzman ve otoriteleri tarafından ekspertiz edilmekte, ayrıca Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi, Ayasofya Müzesi, Türbeler Müzesi, Vakıflar ve Askeri Müze uzmanları tarafından incelenerek onaylanmaktadır.

Lot: 27 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL SARAY İŞİ SULTAN ABDÜLMECİD HAN TUĞRALI “SULTANİ” GÜMÜŞ BOZALIK

19.Yüzyıl. Osmanlı. Sultan Abdülmecid Han (1839–1861) tuğralı. Saray işi. Osmanlı Saray Erkânı için Sultani özelliklerde imal edilmiş. Sultan Abdülmecid dönemine özgü üslubun tüm özelliklerini barındırmakta. Müstesna eser, Sultan Abdülmecid döneminde yaygın olarak kullanılan güneş motifi “şemse” dekorlu, şemseli zeminler stilize floral ve Osmanlı Rokokosu üslubunda motiflerle çevrili, gövdesi kalem işi ve kazıma/grave tekniği ile oluşturulmuş sıralı Osmanlı Mızıka-i Hümayun arması formunda müzik aletlerinden oluşturulmuş süslemeler ile zenginleştirilmiş. (Mızıka-ı Hümayun, kostümü, donanımı ve örgütlenme şekli itibarı ile Avrupa standartlarında bir ordu olan Asakir-i Mansure-i Muhammediye’nin yapısına uymadığı gerekçesi ile kaldırılan Mehterhane-i Hümayun’un yerine kurulan askeri bandodur.) Yuvarlak düz dipli, yuvarlak şişkin gövdeli, uzun silindirik boyunlu ve yuvarlak vida kapaklı, kapağı aplike dalında tomurcuk tutamaklı. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın Mızaka-ı Hümayun armaları ve Mecid Şems’leri ile dekorlanmış, görsel ve estetik yönden ele geçmesi zor, yüksek kıymette koleksiyonluk bir örneğidir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 46.sayfasında yer almaktadır.

Yükseklik: 33.5 cm.
Ağırlık: 801 gr.

Detaylar
Lot: 28 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL SARAY İŞİ SAVATLI GÜMÜŞ "VANİ USTA" DAMGALI NARGİLE TAKIMI

19.Yüzyıl. Osmanlı. Sultan II.Abdülhamid Han (1876-1909) dönemi. “Amel-i Vani” usta damgalı. Van işi. Tam takım. Saray yüksek erkânından biri için Sultani özelliklerde ve estetikte özel olarak tasarlanmış. Osmanlının yüksek zevkini gözler önüne seren eserin her parçası gümüşten imal edilmiş ve muazzam bir savat işçiliği ile bezenmiştir. Bezemeler kuş figürleri ile zenginleştirilmiş stilize floral motiflerden oluşmaktadır. Bileziği altın vermeyli, üst kısmı şemseli ve ajurludur. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın üst seviye özellikleri ile dikkat çeken, ele geçmesi zor koleksiyonluk şaheseridir.

Yükseklik: 30 cm.
Ağırlık: 1.036 gr.

Savat, “sevad” (kara, karanlık, karartmak) sözcüğünden gelir ve gümüş üzerine yapılan siyah desen ve nakışların adıdır. Yalnızca bitmiş formlar üzerine uygulanan bir tekniktir; bu nedenle daha çok “mine”ye benzetilebilir ve bir tür “siyah mine” olduğu söylenebilir. Savat işlemi iki aşamada yapılır; Önce kalemkarlık, sonra savat alaşımının hazırlanması ve uygulanması.

Nargile, geleneksel bir tütün içme aracıdır. Kullanıcının bir hortum aracılığıyla sudan geçerek süzülen dumanı içine çekmesini sağlayan bir düzenek olan nargile, içim şekli ve adabı, yüzlerce yılda oluşmuş kullanım geleneği ile basit bir aletten fazlasını ifade etmekte olup, doğu kültürünün bir parçası haline gelmiştir. Önce İranlılar, daha sonra da Araplar arasında yaygınlaşan nargile, Araplarca “şişa”, İranlılarca ise “kalyan” olarak adlandırılır. Osmanlı’da ise 16.Yüzyılda Amerika'dan gelen tütünün tanınması ile başladı. Nargilenin bölümlerinden her biri eskiden farklı zanaatkarlar tarafından yapılmaktaydı. Nargile temel olarak 4 bölümden oluşur;

Ser: Nargilenin uzun gövdesi. Boyun kısmı dar olmakla birlikte karın kısmına inildikçe çapı genişleyen, yapı olarak sürahiye benzeyen bir parçadır. Cam, metal ve seramikten yapılır.

Lüle: En üstte bulunan, tömbekinin konulduğu delikli tabla. Gümüş, pirinç ya da bakırdan yapılmış, oymalarla süslü bir muhafaza ile çevrilidir. Üzerine köz konularak gerekli ısı sağlanır.

Marpuç: Dumanı şişeden alan ve ağza ulaştıran bölümdür. Bu bölümde kullanılan hortum koyun derisinden yapılır.

Şişe: İçinde dumanı filtre eden suyun olduğu ve fokurdamaların geldiği bölüm.

Detaylar
Lot: 29 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL SARAY İŞİ SAVATLI GÜMÜŞ “VAN” KUBUR DİVİT

19.Yüzyıl. Osmanlı. Eski Türkçe “Van” damgalı. Saray işi. Osmanlı saray erkânı için Sultani özelliklerde ve işçilik kalitesinde özel olarak yapılmış. Silindirik formlu ve vidalı 5 parçadan müteşekkil olup birbirine vidalı olarak tesbit edilmiş mürekkep hokkası, rıhdan ve kalem muhafazasından (kalemdan) oluşmakta. Tüm yüzeyi Osmanlının yüksek zevkini gözler önüne seren savat işçiliği ile oluşturulmuş stilize floral motifler arasına uygulanmış İstanbul’un önemli ve tarihi yerlerinin peyzajları ile dekorlu. Kapağında savat işçiliği ile oluşturulmuş “Osmanlı Saltanat Arması” yer almakta. Gövde üzerindeki madalyonlar içerisine sanatçı tarafından “Ayasofya, Kızkulesi, Galata Kulesi, Boğaziçi” gibi Osmanlı İstanbul’unun ikonik yerleri resmedilmiş. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın yüksek kıymette ele geçmez bir şaheseri ve müzelik örneğidir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 72.sayfasında yer almaktadır.

Uzunluk: 29.5 cm.
Çap: 34 mm.
Ağırlık: 428 gr.

Divit, genellikle silindir biçimli bir kalemdan ile bir hokkadan oluşan yazı takımıdır. Kolay taşınması için kalemdan ve hokka birbirine bağlı olarak tasarlanmıştır. Hattatlar ve katipler divitlerini bellerine sardıkları kuşağın içinde taşırlar, kaymasın diye de “divit şiltesi” denen genelde deriden yapılan bir kılıf içine koyarlardı. Divitlerde hokka kalemdanın alt bölümüne dışarıdan bakıldığında görülmeyecek biçimli vidalı olarak yerleştirilir ya da üst bölümün kenarına perçinlenirdi. Divitler boy ve özelliklerine göre başlıca “hattat diviti”, “katip diviti” ve “kassam diviti” olarak üçe ayrılır. Birçok malzemeden yapılmış olan divitler mevcut olsa da abanoz, fildişi ve altından olanlarına son derece nadir tesadüf edilir. Divit sanatkarlarına “Devati” denilir. Divit yapımı hayli ustalık ve emek isteyen zor bir sanat dalıdır. Evliya Çelebi (1611-1682) divitçi esnafına ait dükkânların Beyazıt’ta kağıtçılar içinde bulunduğunu nakletmiştir. “Devati”ler / Divitçiler, Süleymaniye Camii avlu duvarı önünde boydan boya sıralanmış kırka yakın dükkânda ve bir kısmı da Üsküdar’da bugün Arakıyeci Hacı Cafer Mahallesi adını taşıyan yerde 1900 başlarına kadar faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.

 

Savat, “sevad” (kara, karanlık, karartmak) sözcüğünden gelir ve gümüş üzerine yapılan siyah desen ve nakışların adıdır. Yalnızca bitmiş formlar üzerine uygulanan bir tekniktir; bu nedenle daha çok “mine”ye benzetilebilir ve bir tür “siyah mine” olduğu söylenebilir. Osmanlı’da 150 yıl kadar altın devrini yaşamıştır, öyle ki savatlı Türk tabakaları tüm Avrupa’da özellikle de Paris kuyumcularında kendine yer edinmiştir. Savat işlemi iki aşamada yapılır; Önce kalemkarlık, sonra savat alaşımının hazırlanması ve uygulanması. Savat alaşımı, bir ölçü gümüş, dört ölçü bakır, dört ölçü kurşun ve yeteri kadar kükürtten hazırlanır. Eserde önceden açılmış olan kalem kanallarına ekilerek kullanılabildiği gibi (ekme savat), boraksla karıştırılarak çamur haline getirildikten sonra bu boşluklara doldurularak (sürme savat olarak)da kullanılabilir. Ekilen veya sürülen savat, ocak ateşine tutulup yeniden eritilerek, kalem boşluklarını tamamen doldurması sağlanır. Soğutulduktan sonra zeminle bütünleşen savat, su zımparasıyla tesviye edilir, keçeyle parlatılıp cilalanarak işlem tamamlanır.

Detaylar
Lot: 30 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL SULTAN ABDÜLMECİD HAN TUĞRALI “VEHBİ USTA” YAPIMI GÜMÜŞ KOL DİVİTİ

19.Yüzyıl. Osmanlı. Sultan Abdülmecid Han (1839-1861) tuğralı. Eski Türkçe “Amel-i Vehbi” usta damgalı. Gümüşten mamul, cübbe kolunun içinde yani yende taşınan kol diviti. Birbirine tesbit edilmiş mürekkep hokkası ve kalem muhafazasından (kalemdan) oluşmakta. Altın vermeyli, yalın işçilikli, kazıma/kalemişi tekniği ile stilize bitkisel desenli, hokka zemini lale motifli. Hokka kapağı menteşeli, kalemdan kapağı zincir askılıklı, zinciri mevcut. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın koleksiyonluk bir örneğidir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 109.sayfasında yer almaktadır.

Uzunluk: 25.5 cm.
Ağırlık: 390 gr.

Divit, genellikle silindir biçimli bir kalemdan ile bir hokkadan oluşan yazı takımıdır. Kolay taşınması için kalemdan ve hokka birbirine bağlı olarak tasarlanmıştır. Hattatlar ve katipler divitlerini bellerine sardıkları kuşağın içinde taşırlar, kaymasın diye de “divit şiltesi” denen genelde deriden yapılan bir kılıf içine koyarlardı. Divitlerde hokka kalemdanın alt bölümüne dışarıdan bakıldığında görülmeyecek biçimli vidalı olarak yerleştirilir ya da üst bölümün kenarına perçinlenirdi. Divitler boy ve özelliklerine göre başlıca “hattat diviti”, “kâtip diviti” ve “kassam diviti” olarak üçe ayrılır. Birçok malzemeden yapılmış olan divitler mevcut olsa da abanoz, fildişi ve altından olanlarına son derece nadir tesadüf edilir. Divit sanatkarlarına “Devati” denilir. Divit yapımı hayli ustalık ve emek isteyen zor bir sanat dalıdır. Evliya Çelebi (1611-1682) divitçi esnafına ait dükkânların Beyazıt’ta kağıtçılar içinde bulunduğunu nakletmiştir. “Devati”ler / Divitçiler, Süleymaniye Camii avlu duvarı önünde boydan boya sıralanmış kırka yakın dükkânda ve bir kısmı da Üsküdar’da bugün Arakıyeci Hacı Cafer Mahallesi adını taşıyan yerde 1900 başlarına kadar faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.

 

Detaylar
Lot: 32 » Porselen

OSMANLI 19.YÜZYIL YILDIZ PORSELEN SARAY İŞİ SERVİS / FRUTIERE

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu”

19.Yüzyıl. Osmanlı. Hicri “1310 Sene 1332” olarak çift tarihli ve Ay-yıldız imalat damgalı. Sultan II.Abdülhamid Han (1876-1909) dönemi Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu özel üretimlerinden. Eserin damga örneği “Porselencilik Tarihi” kitabı sayfa 116’da mevcut olup diğer açıklamalar sayfa 63/69’da yer almaktadır. Beyaz hamurlu, beyaz astarlı, şeffaf sırlı, sır altına çok renk fırça ile Osmanlı Rokokosu üslubunda dekorlu. Yayvan ve çukur formlu, yüksek ve dilimli kenarlı. Alışılmışın dışında forma ve zengin Rokoko süslemelere sahip eser fevkalade kondisyondadır. Esere vurulan damganın benzer örneğine sadece “Milli Saraylar Koleksiyonu’nda Yıldız Porseleni” isimli kitabın 122.sayfasındaki eserde tesadüf edilmiştir. Fevkalade kondisyonda. Benzer örnekleri müze koleksiyonlarında bulunan Türk Porselen Sanatı’nın ele geçmez koleksiyonluk bir şaheseridir.

Referans: Porselencilik Tarihi, 1941 / Hüseyin KOCABAŞ

Ölçüler: 28 x 42 cm.

Türk çini sanatını canlandırmak, yeni bir yön ve hız vermek amacıyla Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) tarafından 1891 yılında Yıldız Sarayı bahçesinde Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu kurulmuştur. Hemen üretime başlayan Fabrika, 1894 depreminde zarar görmüş, aynı yıl İtalyan Mimar Raimondo d’Aronco’ya adeta yeniden yaptırılmıştır. Sultan II. Abdülhamid’in sanata olan ilgisi, Batı ülkelerini görüp yeni teknolojilerin ülkeye getirilme isteği, Anadolu'da yüzyıllar boyunca geliştirilmiş olan çini ve seramik sanatının yeniden canlandırılması düşüncesi, bu Fabrika’nın yapımında etkili olmuştur. Fabrika’nın kuruluşunda gerekli olan ileri teknoloji, her türlü malzeme ve kalıp, Fransa'daki Sèvres ve Limoges fabrikalarından getirilmiştir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen eserlerin tümünde, fabrika’nın orijinal amblemi olan ay-yıldız damgası yer almaktadır. Damganın hemen altında, eserin hangi yılda üretildiği yazılıdır. Hereke Fabrikası gibi bir imparatorluk fabrikası olan Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen porselenler, öncelikli olarak son dönem saray, köşk ve kasırların dekorasyonunda kullanılmış ve armağan olarak yabancı hanedanlara sunulmuştur. Fabrikada birçok yerli ve yabancı sanatçı çalışmıştır. Bu sanatçıların en önemlilerinden biri olan Halid Naci, padişah tarafından yetiştirilmek üzere Sèvres Porselen Fabrikası'na gönderilmiştir. Fabrikanın kurulduğu ilk yıllarda üretilen eserler, form ve bezeme açısından Fransız porselenlerinin etkisindedir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’ndaki üretim, 1909 yılında, Sultan II. Abdülhamid’in tahtan indirilmesiyle durdurulmuştur. Bu dönemde Müze-i Hümâyûn Müdürlüğü'ne bağlanan fabrikanın yeniden üretime geçmesi için Müze-i Hümâyûn’un müdürü olan Osman Hamdi Bey girişimlerde bulunmuştur. 1910 yılında Osman Hamdi Bey'in ölümüyle Halil Edhem Bey, Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu'nu yeniden çalıştırma hazırlıklarına başlar ve 1911 yılında fabrikada yeniden üretime geçilir.

Detaylar
Lot: 33 » Porselen

OSMANLI 19.YÜZYIL YILDIZ PORSELEN ÇİFT SUNUMLUK

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu”

19.Yüzyıl. Osmanlı. Hicri “1310 Sene 1332” olarak çift tarihli ve Ay-yıldız imalat damgalı. Sultan II.Abdülhamid Han (1876-1909) dönemi Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu üretimi. Çift. Eserlerin damga örneği “Porselencilik Tarihi” kitabı sayfa 116’da mevcut olup diğer açıklamalar sayfa 63/69’da yer almaktadır. Beyaz hamurlu, beyaz astarlı, şeffaf sırlı, sır altına su yeşili ve uçuk pembe renkte, kabartma desenli ve ajurlu. Eserlere vurulan damganın benzer örneğine sadece “Milli Saraylar Koleksiyonu’nda Yıldız Porseleni” isimli kitabın 122.sayfasındaki eserde tesadüf edilmiştir. Fevkalade kondisyonda. Benzer örnekleri müze koleksiyonlarında bulunan Türk Porselen Sanatı’nın ele geçmez koleksiyonluk örnekleridir.

Referans: Porselencilik Tarihi, 1941 / Hüseyin KOCABAŞ

Ölçüler: 8 x 19.5 x 20 cm. (herbiri)

Türk çini sanatını canlandırmak, yeni bir yön ve hız vermek amacıyla Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) tarafından 1891 yılında Yıldız Sarayı bahçesinde Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu kurulmuştur. Hemen üretime başlayan Fabrika, 1894 depreminde zarar görmüş, aynı yıl İtalyan Mimar Raimondo d’Aronco’ya adeta yeniden yaptırılmıştır. Sultan II. Abdülhamid’in sanata olan ilgisi, Batı ülkelerini görüp yeni teknolojilerin ülkeye getirilme isteği, Anadolu'da yüzyıllar boyunca geliştirilmiş olan çini ve seramik sanatının yeniden canlandırılması düşüncesi, bu Fabrika’nın yapımında etkili olmuştur. Fabrika’nın kuruluşunda gerekli olan ileri teknoloji, her türlü malzeme ve kalıp, Fransa'daki Sèvres ve Limoges fabrikalarından getirilmiştir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen eserlerin tümünde, fabrika’nın orijinal amblemi olan ay-yıldız damgası yer almaktadır. Damganın hemen altında, eserin hangi yılda üretildiği yazılıdır. Hereke Fabrikası gibi bir imparatorluk fabrikası olan Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen porselenler, öncelikli olarak son dönem saray, köşk ve kasırların dekorasyonunda kullanılmış ve armağan olarak yabancı hanedanlara sunulmuştur. Fabrikada birçok yerli ve yabancı sanatçı çalışmıştır. Bu sanatçıların en önemlilerinden biri olan Halid Naci, padişah tarafından yetiştirilmek üzere Sèvres Porselen Fabrikası'na gönderilmiştir. Fabrikanın kurulduğu ilk yıllarda üretilen eserler, form ve bezeme açısından Fransız porselenlerinin etkisindedir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’ndaki üretim, 1909 yılında, Sultan II. Abdülhamid’in tahtan indirilmesiyle durdurulmuştur. Bu dönemde Müze-i Hümâyûn Müdürlüğü'ne bağlanan fabrikanın yeniden üretime geçmesi için Müze-i Hümâyûn’un müdürü olan Osman Hamdi Bey girişimlerde bulunmuştur. 1910 yılında Osman Hamdi Bey'in ölümüyle Halil Edhem Bey, Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu'nu yeniden çalıştırma hazırlıklarına başlar ve 1911 yılında fabrikada yeniden üretime geçilir.

Detaylar
Lot: 34 » Porselen

OSMANLI 19.YÜZYIL YILDIZ PORSELEN KAPAKLI SAHAN

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu”

19.Yüzyıl. Osmanlı. Hicri “Sene 1312/12” tarihli ve Ay-yıldız imalat damgalı. Sultan II.Abdülhamid Han (1876-1909) dönemi Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu üretimi. Eserin damga örneği “Porselencilik Tarihi” kitabı sayfa 116’da mevcut olup diğer açıklamalar sayfa 63/69’da yer almaktadır. Beyaz hamurlu, beyaz astarlı, şeffaf sırlı, sır altına limoni sarı renkte, çok renk fırça ile çalışılmış çiçek buketleri ile dekorlu ve altın yaldız bezemeli. Geniş ve çukur formlu, yüksek kapaklı, kenarları dilimli, altın yaldız konturlü. Kapak tutamağı repousse dalında yapraklı gonca gül formunda. Fevkalade kondisyonda. Benzer örnekleri müze koleksiyonlarında bulunan Türk Porselen Sanatı’nın koleksiyonluk bir örneğidir.

Referans: Porselencilik Tarihi, 1941 / Hüseyin KOCABAŞ

Yükseklik: 14 cm.
Çap: 24.5 cm.

Türk çini sanatını canlandırmak, yeni bir yön ve hız vermek amacıyla Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) tarafından 1891 yılında Yıldız Sarayı bahçesinde Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu kurulmuştur. Hemen üretime başlayan Fabrika, 1894 depreminde zarar görmüş, aynı yıl İtalyan Mimar Raimondo d’Aronco’ya adeta yeniden yaptırılmıştır. Sultan II. Abdülhamid’in sanata olan ilgisi, Batı ülkelerini görüp yeni teknolojilerin ülkeye getirilme isteği, Anadolu'da yüzyıllar boyunca geliştirilmiş olan çini ve seramik sanatının yeniden canlandırılması düşüncesi, bu Fabrika’nın yapımında etkili olmuştur. Fabrika’nın kuruluşunda gerekli olan ileri teknoloji, her türlü malzeme ve kalıp, Fransa'daki Sèvres ve Limoges fabrikalarından getirilmiştir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen eserlerin tümünde, fabrika’nın orijinal amblemi olan ay-yıldız damgası yer almaktadır. Damganın hemen altında, eserin hangi yılda üretildiği yazılıdır. Hereke Fabrikası gibi bir imparatorluk fabrikası olan Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen porselenler, öncelikli olarak son dönem saray, köşk ve kasırların dekorasyonunda kullanılmış ve armağan olarak yabancı hanedanlara sunulmuştur. Fabrikada birçok yerli ve yabancı sanatçı çalışmıştır. Bu sanatçıların en önemlilerinden biri olan Halid Naci, padişah tarafından yetiştirilmek üzere Sèvres Porselen Fabrikası'na gönderilmiştir. Fabrikanın kurulduğu ilk yıllarda üretilen eserler, form ve bezeme açısından Fransız porselenlerinin etkisindedir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’ndaki üretim, 1909 yılında, Sultan II. Abdülhamid’in tahtan indirilmesiyle durdurulmuştur. Bu dönemde Müze-i Hümâyûn Müdürlüğü'ne bağlanan fabrikanın yeniden üretime geçmesi için Müze-i Hümâyûn’un müdürü olan Osman Hamdi Bey girişimlerde bulunmuştur. 1910 yılında Osman Hamdi Bey'in ölümüyle Halil Edhem Bey, Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu'nu yeniden çalıştırma hazırlıklarına başlar ve 1911 yılında fabrikada yeniden üretime geçilir.

 

Detaylar
Lot: 35 » Cam

OSMANLI 19.YÜZYIL BEYKOZ “ŞEMSELİ” BİLLUR BAKLAVA TEPSİSİ

19. Yüzyıl. Osmanlı. Beykoz mamulâtı. Sultan Abdülmecid (1839-1861) Han dönemi. Merkezi kesme tekniği ile oluşturulmuş, Sultan Abdülmecid döneminde yaygın olarak kullanılan güneş motifi “şemse” dekorlu, şemse etrafı Osmanlı Rokokosu üslubunda motiflerle çevrili, yıldızlarla bezeli. Billur gövde kesme tekniği ile sıralı baklava dilimli, zengin altın yaldız ile yoğun ve tekrarlı stilize “Beykoz Gülleri” ile floral desenli. Ağız çevresi altın konturlu. Yayvan ve geniş gövdeli, yüksek kenarlı, aykırı forma ve kallavi ebada sahip. Benzer örnekleri müze koleksiyonlarında bulunan, Türk Cam Sanatı’nın günümüze kadar ulaşmış ele geçmez koleksiyonluk bir şaheseridir.

Referans: Türk Cam Sanatı ve Beykoz İşleri, 1974 / Fuat BAYRAMOĞLU

Ölçüler: 24.5 x 33 cm.

17. ve 18.Yüzyıl’ın sonuna kadar özellikle İstanbul’da camcı esnafınca birtakım loncaların kurulduğu cam imalathaneleri bulunmaktaydı. İlki Boğaziçi’nin Anadolu kıyısındaki Beykoz civarında, bir Mevlevi dervişi olan Mehmet Dede tarafından kurulmuştur. Bu imalathanede fincan, sürahi, vazo, reçellik, gülabdan ve üzeri yaldızlı nakışlarla süslenmiş beyaz süt rengi veya saydam olmayan mavi renkte bir cam hamurundan yapılmış eşyalar üretilmiştir. Adını ilk yapıldıkları yerden alan bu ürünler “Beykoz camları” ya da “İstanbul işi” olarak anılmaktadır. Beykoz işlerini Avrupa ürünlerinden ayıran özellikler vardır. Beykozların arkasından ışık tutulunca kırmızı renkte yansıma olmaktadır. Bunun Beykoz camları içerisinde bulunan kumun özelliğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Diğer özellikler ise kesme öbeği veya çukuru denen izlerin olması, kulp ve ayakların yapıştırılma şekillerinin farklı olmasıdır. Beykoz’da kristal cam ve opal camdan çeşitli eşyalar yapılmıştır. Beykozların renksiz saydam camdan ve renksiz kristalden yapılmış olanlarının, renkli opal camlardan daha eski oldukları söylenir. Bezeme olarak hakim olan şekiller yaldızlarla yapılmış bitkisel motifler, gül ve özellikle maydanozdur. Bu sebepten Beykozların bir türüne “Maydanozlu / Maydanoz” denmektedir.

 

Detaylar
Lot: 36 » Cam

OSMANLI 19.YÜZYIL BEYKOZ BİLLUR “KALLAVİ” BONBONIERE

19. Yüzyıl. Osmanlı. Beykoz mamulâtı. Billur gövde üzeri kesme tekniği ile geometrik tezyinli, baklava dilimli ve içleri zengin altın yaldız ile yoğun ve tekrarlı “Beykoz Gülleri” ve “maydanoz” desenli. Ağız çevresi altın konturlu. Halka dipli, şişkin ve yüksek gövdeli, yüksek kenarlı ve geniş kapaklı. Kapak tutamağı alışılmışın dışında aykırı formda, kallavi ebatlarda ve altın yaldız bezemeli. Dip kısmında kopartması mevcut. Aykırı forma ve kallavi ebada sahip koleksiyonluk eserdir.

Referans: Türk Cam Sanatı ve Beykoz İşleri, 1974 / Fuat BAYRAMOĞLU

Yükseklik: 24 cm.
Çap: 19 cm.

17. ve 18.Yüzyıl’ın sonuna kadar özellikle İstanbul’da camcı esnafınca birtakım loncaların kurulduğu cam imalathaneleri bulunmaktaydı. İlki Boğaziçi’nin Anadolu kıyısındaki Beykoz civarında, bir Mevlevi dervişi olan Mehmet Dede tarafından kurulmuştur. Bu imalathanede fincan, sürahi, vazo, reçellik, gülabdan ve üzeri yaldızlı nakışlarla süslenmiş beyaz süt rengi veya saydam olmayan mavi renkte bir cam hamurundan yapılmış eşyalar üretilmiştir. Adını ilk yapıldıkları yerden alan bu ürünler “Beykoz camları” ya da “İstanbul işi” olarak anılmaktadır. Beykoz işlerini Avrupa ürünlerinden ayıran özellikler vardır. Beykozların arkasından ışık tutulunca kırmızı renkte yansıma olmaktadır. Bunun Beykoz camları içerisinde bulunan kumun özelliğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Diğer özellikler ise kesme öbeği veya çukuru denen izlerin olması, kulp ve ayakların yapıştırılma şekillerinin farklı olmasıdır. Beykoz’da kristal cam ve opal camdan çeşitli eşyalar yapılmıştır. Beykozların renksiz saydam camdan ve renksiz kristalden yapılmış olanlarının, renkli opal camlardan daha eski oldukları söylenir. Bezeme olarak hakim olan şekiller yaldızlarla yapılmış bitkisel motifler, gül ve özellikle maydanozdur. Bu sebepten Beykozların bir türüne “Maydanozlu / Maydanoz” denmektedir.

Detaylar
Lot: 37 » Cam

OSMANLI 19.YÜZYIL BEYKOZ BİLLUR ÇİFT GÜLEBDAN

19. Yüzyıl. Osmanlı. Beykoz mamulâtı. Çift. Billur gövde üzeri kesme tekniği ile geometrik tezyinli, baklava dilimli ve içleri zengin altın yaldız ile yoğun ve tekrarlı “Beykoz Gülleri” ve “maydanoz” desenli. Dairesel yüksek tabanlı, armudi şişkin ve yüksek gövdeli, uzun boyunlu. Vidalı ve akıtmalı cam tıpaları orijinal. Dip kısımlarında kopartmaları mevcut. Çift olarak zor tesadüf edilen, türünün nadir ele geçen koleksiyonluk örnekleridir.

Referans: Türk Cam Sanatı ve Beykoz İşleri, 1974 / Fuat BAYRAMOĞLU

Yükseklik: 25 cm.

17. ve 18.Yüzyıl’ın sonuna kadar özellikle İstanbul’da camcı esnafınca birtakım loncaların kurulduğu cam imalathaneleri bulunmaktaydı. İlki Boğaziçi’nin Anadolu kıyısındaki Beykoz civarında, bir Mevlevi dervişi olan Mehmet Dede tarafından kurulmuştur. Bu imalathanede fincan, sürahi, vazo, reçellik, gülabdan ve üzeri yaldızlı nakışlarla süslenmiş beyaz süt rengi veya saydam olmayan mavi renkte bir cam hamurundan yapılmış eşyalar üretilmiştir. Adını ilk yapıldıkları yerden alan bu ürünler “Beykoz camları” ya da “İstanbul işi” olarak anılmaktadır. Beykoz işlerini Avrupa ürünlerinden ayıran özellikler vardır. Beykozların arkasından ışık tutulunca kırmızı renkte yansıma olmaktadır. Bunun Beykoz camları içerisinde bulunan kumun özelliğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Diğer özellikler ise kesme öbeği veya çukuru denen izlerin olması, kulp ve ayakların yapıştırılma şekillerinin farklı olmasıdır. Beykoz’da kristal cam ve opal camdan çeşitli eşyalar yapılmıştır. Beykozların renksiz saydam camdan ve renksiz kristalden yapılmış olanlarının, renkli opal camlardan daha eski oldukları söylenir. Bezeme olarak hakim olan şekiller yaldızlarla yapılmış bitkisel motifler, gül ve özellikle maydanozdur. Bu sebepten Beykozların bir türüne “Maydanozlu / Maydanoz” denmektedir.

 

Detaylar
Lot: 38 » Cam

OSMANLI 19.YÜZYIL BEYKOZ BİLLUR İBRİK, GÜLEBDAN ve SAHLEPLİK TAKIMI

19. Yüzyıl. Osmanlı. Beykoz mamulâtı. Üç adet eserden oluşan çeyiz takımı billur gövde üzeri kesme tekniği ile geometrik tezyinli, baklava dilimli ve içleri zengin altın yaldız ile yoğun ve tekrarlı “Beykoz Gülleri” ve “maydanoz” desenli, merkezleri sıvama altın ile sevgi, aşk ifadesi iri “kalp” formlu madalyona sahip. Sahlepliğin kapağı “Mevlevi Sikkesi” formunda. Eserler dairesel tabanlı, şişkin ve yüksek gövdeli, uzun boyunlu ve iri kupludur. Dip kısımlarında kopartmaları mevcut. Takım olarak tesadüf edilmesi zor koleksiyonluk eserlerdir.

Referans: Türk Cam Sanatı ve Beykoz İşleri, 1974 / Fuat BAYRAMOĞLU

İbrik Yükseklik: 31 cm.
Gülebdan Yükseklik: 25 cm.
Sahleplik Yükseklik: 18 cm.

17. ve 18.Yüzyıl’ın sonuna kadar özellikle İstanbul’da camcı esnafınca birtakım loncaların kurulduğu cam imalathaneleri bulunmaktaydı. İlki Boğaziçi’nin Anadolu kıyısındaki Beykoz civarında, bir Mevlevi dervişi olan Mehmet Dede tarafından kurulmuştur. Bu imalathanede fincan, sürahi, vazo, reçellik, gülabdan ve üzeri yaldızlı nakışlarla süslenmiş beyaz süt rengi veya saydam olmayan mavi renkte bir cam hamurundan yapılmış eşyalar üretilmiştir. Adını ilk yapıldıkları yerden alan bu ürünler “Beykoz camları” ya da “İstanbul işi” olarak anılmaktadır. Beykoz işlerini Avrupa ürünlerinden ayıran özellikler vardır. Beykozların arkasından ışık tutulunca kırmızı renkte yansıma olmaktadır. Bunun Beykoz camları içerisinde bulunan kumun özelliğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Diğer özellikler ise kesme öbeği veya çukuru denen izlerin olması, kulp ve ayakların yapıştırılma şekillerinin farklı olmasıdır. Beykoz’da kristal cam ve opal camdan çeşitli eşyalar yapılmıştır. Beykozların renksiz saydam camdan ve renksiz kristalden yapılmış olanlarının, renkli opal camlardan daha eski oldukları söylenir. Bezeme olarak hakim olan şekiller yaldızlarla yapılmış bitkisel motifler, gül ve özellikle maydanozdur. Bu sebepten Beykozların bir türüne “Maydanozlu / Maydanoz” denmektedir.

 

Detaylar
Lot: 39 » Cam

BOHEM 19.YÜZYIL SARAY İŞİ ÇİFT BİLLUR SAHLEPLİK

19.Yüzyıl başı. Çift. Osmanlı İmparatorluğunun üst düzey yaşamı içinde oldukça popüler olan Bohem Cam Sanatı’nın billur renkte ve kallavi ebatlarda şişkin gövdeli, şişkin bombe kapaklı olarak tasarlanmış şaheserleri zengin kesme işçiliği ile Osmanlı zevkine uygun olarak stilize geometrik tezyinatlı olup klasik Bohem üslubunda dekorludur. Eserlerin kapakları realist dalında çiçek formunda zengin altın vermeyli bronz tutamaklara sahiptir. Eserler şüphesiz Avrupa’da Osmanlı pazarı için Türk beğenisine uygun olarak yapılan ve “Türk Camı” diye adlandırılan ürünlerin ve Osmanlı İmparatorluğu’nun camcılık girişimlerinde oldukça önemli izler bırakmış olan Bohemya Cam Sanatı’nın fevkalade kondisyona sahip, kusursuz ve çift olarak nadir tesadüf edilen, ihtişamlı görselliği ile dikkat çeken koleksiyonluk örnekleridir.

Yükseklik: 17 cm. / 16.5 cm.

Bohemya Camcılığı, 17.Yüzyılda Avrupa’da gerçek bir sanat haline gelse de 18.Yüzyıl başlarında öylesine boyutlara ulaşmıştır ki çok sayıda sanatçı, ressam, gravürcü ve cam ustalarının varlığı ile Hindistan’dan Güney Amerika’ya kadar hemen her yere Bohemya camları ihraç edilmeye başlanmıştır. Belgelere göre o dönem Avrupa’nın 12 büyük şehriyle, limanında 38 adet “Bohemya Evi” açılmıştır. Baltimore, Beyrut. Kahire, Mexico City, New York ve hatta İzmir’de satış merkezleri bulunmaktaydı. Kısacası, Bohemya’lı camcılar dünyayı değişik bir ürün kimliğiyle, “camla” fethetmişlerdir. Bohemya camcılığının Osmanlı İmparatorluğunda çok yaygınlaşmış ürünlerinden birisi, “kesme kristal”lerdir. Cam kesimi, 1700’lü yıllardan başlayarak, değişik bölgelerde 100’den fazla kesim ve gravür ustası eliyle en üst düzeylere ulaşmış bir tekniktir. Bohemya camları, olağanüstü tekniği nedeniyle, pazar olarak daima en üst düzeydeki kesime hitap etmiştir. 1850’li yıllarda inşaatı tamamlanmış olan Dolmabahçe Sarayı’nda, Topkapı Sarayı Avrupa Camları bölümünde ve diğer Osmanlı Saray koleksiyonlarında çok miktarda Bohemya camı bulunmaktadır.

 

Detaylar
Lot: 40 » Cam

BOHEM 19.YÜZYIL SARAY İŞİ BİLLUR SAHLEPLİK TAKIMI

19.Yüzyıl başı. Osmanlı Sarayı için özel yapım. Sahleplik, kapak ve tabaktan oluşan tam takım. Osmanlı İmparatorluğunun üst düzey yaşamı içinde oldukça popüler olan Bohem Cam Sanatı’nın billur renkte ve kallavi ebatlarda, şişkin gövdeli, şişkin bombe kapaklı ve altı geniş tabaklı olarak tasarlanmış şaheseri klasik Bohem üslubunda kesme tekniği ile Osmanlı zevkine uygun olarak stilize geometrik tezyinatlıdır. Bronz kapak tutamağı çiçek formunda olup zengin altın vermeylidir. Eser, şüphesiz Avrupa’da Osmanlı pazarı için Türk beğenisine uygun olarak yapılan ve “Türk Camı” diye adlandırılan ürünlerin ve Osmanlı İmparatorluğu’nun camcılık girişimlerinde oldukça önemli izler bırakmış olan Bohemya Cam Sanatı’nın fevkalade kondisyona sahip, kusursuz ve eksiksiz takım olarak nadir tesadüf edilen, ihtişamlı görselliği ile dikkat çeken koleksiyonluk bir örneğidir.

Yükseklik:17 cm.
Tabak Çapı: 16 cm.

Bohemya Camcılığı, 17.Yüzyılda Avrupa’da gerçek bir sanat haline gelse de 18.Yüzyıl başlarında öylesine boyutlara ulaşmıştır ki çok sayıda sanatçı, ressam, gravürcü ve cam ustalarının varlığı ile Hindistan’dan Güney Amerika’ya kadar hemen her yere Bohemya camları ihraç edilmeye başlanmıştır. Belgelere göre o dönem Avrupa’nın 12 büyük şehriyle, limanında 38 adet “Bohemya Evi” açılmıştır. Baltimore, Beyrut. Kahire, Mexico City, New York ve hatta İzmir’de satış merkezleri bulunmaktaydı. Kısacası, Bohemya’lı camcılar dünyayı değişik bir ürün kimliğiyle, “camla” fethetmişlerdir. Bohemya camcılığının Osmanlı İmparatorluğunda çok yaygınlaşmış ürünlerinden birisi, “kesme kristal”lerdir. Cam kesimi, 1700’lü yıllardan başlayarak, değişik bölgelerde 100’den fazla kesim ve gravür ustası eliyle en üst düzeylere ulaşmış bir tekniktir. Bohemya camları, olağanüstü tekniği nedeniyle, pazar olarak daima en üst düzeydeki kesime hitap etmiştir. 1850’li yıllarda inşaatı tamamlanmış olan Dolmabahçe Sarayı’nda, Topkapı Sarayı Avrupa Camları bölümünde ve diğer Osmanlı Saray koleksiyonlarında çok miktarda Bohemya camı bulunmaktadır.

Detaylar
Lot: 48 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL “KULA” İŞİ SÜVARİ PAŞASINA AİT "MEİMAR USTA" DAMGALI SAVATLI GÜMÜŞ TABAKA

19.Yüzyıl Osmanlı. “Kula” ve “Meimar” usta damgalı. “M.S” inisiyalli. Gümüş. Üst düzey savat işçiliği ile “Osmanlı Süvari Paşası” için özel olarak tasarlanılarak yapılmış. Bir yüzünde Sultan tuğrası, floral motiflerin sarmaladığı çatılmış tüfek, süngü, tabanca, kılıç, borazan, at kuyruğu, at eyeri ve at nalı ile oluşturulmuş tasarım harikası bir arma, diğer yüzünde ise at kuşamları ve stilize floral motiflerin sarmaladığı at tasviri ile sahibinin inisiyali bulunmaktadır. Üstten kapaklı, iç yüzeyi ve mekanizma düğmesi altın vermeyli. Fevkalade kondisyonda. Bugüne kadar eşine rastlanılmamış, savat işçiliğinin zirvesi, koleksiyon değeri yüksek nadir bir eserdir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 71.sayfasında yer almaktadır. Eserin usta damgası ile ilgili damga örnekleri ise "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 94.sayfasında yer almaktadır.

Yükseklik: 17 mm.
Ölçüler. 9 x 6 cm.
Ağırlık: 97 gr.

Savat, “sevad” (kara, karanlık, karartmak) sözcüğünden gelir ve gümüş üzerine yapılan siyah desen ve nakışların adıdır. Yalnızca bitmiş formlar üzerine uygulanan bir tekniktir; bu nedenle daha çok “mine”ye benzetilebilir ve bir tür “siyah mine” olduğu söylenebilir. Savat işlemi iki aşamada yapılır; Önce kalemkarlık, sonra savat alaşımının hazırlanması ve uygulanması.

Detaylar
Lot: 49 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL SAVATLI GÜMÜŞ İSTANBUL BEYEFENDİSİ BAKIM SETİ

19.Yüzyıl. Osmanlı. İstanbul işi. Gümüş. Osmanlı saray erkânından biri için özel yapım. Merkezi Sultan tuğrası formunda “Besmele-i Şerif”, diğer yüzü ise sahibinin baş harfleri “S.A” inisiyalli. Savat işçiliği ile çok zarif Osmanlı Rokokosu üslubunda dekorlu. Bıyık tarağı başta olmak üzere dört aparattan müteşekkil, cepte taşınmak üzere tasarlanmış, askı kancalı. Fevkalade kondisyonda. Nadir tesadüf edilen koleksiyonluk eserdir.

Ölçüler: 7.5 x 2.5 cm.
Ağırlık: 34 gr.

Savat, “sevad” (kara, karanlık, karartmak) sözcüğünden gelir ve gümüş üzerine yapılan siyah desen ve nakışların adıdır. Yalnızca bitmiş formlar üzerine uygulanan bir tekniktir; bu nedenle daha çok “mine”ye benzetilebilir ve bir tür “siyah mine” olduğu söylenebilir. Savat işlemi iki aşamada yapılır; Önce kalemkarlık, sonra savat alaşımının hazırlanması ve uygulanması.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 4
sonraki