• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

MÜZELİK ve KOLEKSİYONLUK ESERLER MÜZAYEDESİ | 24

Lot: 61 » Obje

OSMANLI 19.YÜZYIL “YA FETTAH” İBARELİ ALTIN KAKMA HATTAT MAKASI

19. Yüzyıl. Osmanlı. Çelik gövdeli eserin bronz sap kısmı sülüs müsenna hat/aynalı yazı ile Esma’ül Hüsna’dan (Allah’ın 99 ismi) “her türlü zorlukları kolaylaştıran, darlıktan kurtaran” anlamında Eski Türkçe ile “Ya Fettah” ibareli. Yüzeyi kakma tekniğiyle altın kullanılarak çok zarif stilize floral tezyinatlı ve Türk Kültürü’nde önemi büyük “Hayat Ağacı / Selvi” dekorlu. Hattat, müzehhip ve musavvirlerin büyük tabakalar halindeki kâğıtları istenilen kıt’ada düzgün kesebilmeleri için üretilmiş makasların nadir görülen “Ya Fettah” ibareli koleksiyonluk örneğidir.

Uzunluk: 27 cm.

Hayat Ağacı Selvi, insanlık tarihinin çeşitli dönemlerinde en fazla kullanılan simgesel temadır. Çeşitli toplumların mitolojilerinde sözü geçen ağaç kimi zaman yaşamı, kimi zaman da evreni betimlemek için kullanılır. Türk kültüründe ise Hayat Ağacı; Selvi / Servi'dir.  Hayat ağacı sembolü evreni; aslında cenneti, ölümsüzlüğü, yani ebediyeti, çoğalmayı, suyu, yağmuru, bereketi, soyu , yani soyları kullanıldığı yere göre simgeler. Selçuk ve Osmanlılarda, cenneti temsil ve uzun ömrü göstermesi bakımından camilerde, minyatürlerde, halı-kilimlerde, Kâbe örtüsü kumaşlarında ve özel objelerde kullanılmıştır.

Detaylar
Lot: 63 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL SARAY İŞİ “TELKÂRİ” HAT TAKIMI

19.Yüzyıl. Osmanlı. Saray işi. Tam takım. Müstesna eser, uygulanması oldukça zor ve meşakkatli, tamamen el ile yapılan “telkâri” işçiliği ile oluşturulmuş. Rıhdan, mürekkeplik, kalem ve masaüstü kaidesinden müteşekkil. Zarif kalemi firuze taşı ile zenginleştirilmiş, rıhdan ve mürekkepliği kapaklı. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın yüksek kıymette, estetik harikası ele geçmez koleksiyonluk örneğidir.

Ölçüler: 13 x 12.5 x 10 cm.
Kalem Uzunluk: 17 cm.
Ağırlık: 349 gr.

Osmanlı Telkâri Sanatı uygulama aşamaları sırasıyla; (Tel Çekme) Gümüş potada eritilerek ince çubuklar halinde dökülür. Daha sonra bu çubuklar silindirlerden ve haddelerden geçirilerek istenilen inceliğe getirilir. (Model Hazırlama) Yapılacak ürün önce ana hatlarıyla 1/1 ölçekte bir kağıt üzerine çizilir. Ürünün ana iskeletini oluşturacak parça esas alınarak hangi kısımlarında kaç mikron kalınlığında tel kullanılacağı, iç kısmının ne şekilde, hangi desenlerle doldurulacağı belirlenir. (Avlama) Haddelerden çekilen ve bükülen gümüş süratle sertleşir ve işlemede büyük kolaylık sağlayan yumuşaklığını kaybeder. Bu tellerin yumuşaklıklarını tekrar kazanmaları için asbest bir tabaka üzerinde ısıtılarak tavlanmaları gerekir. Tellerin çekilmeleri ve ürüne işlenmeleri sırasında tavlama işlemi sık sık yapılır. (Kesim) Gerekli bütün teller taslak üzerinde belirlenen kalınlık ve uzunluklara göre kesilerek hazırlanır. (Şekil Verme) Ürünü oluşturan ana iskeletin kesilmiş ve yassılaştırılmış parçaları çizilmiş olan taslak üzerine konularak şekillendirilir ve belirli yerlerinden birleştirilir. Sonra ince teller yerleştirilerek iskelet tamamlanır. İskeletin içerisindeki boşluklar işin tekniğine göre daha ince tellerle doldurulur ve sıkıştırılır, gerekli yerlerden birleştirilir. Bu şekilde içleri doldurularak hazırlanmış parçaların her birine bükülerek yada çukurlaştırılarak son şekil verilir ve parçalar ara bağlantılarla birleştirilerek bir araya getirilir. (Ayrıntıların Yapımı) Telkâride bir ürünü oluştururken ana parçaların dışında bu ana parçaları birleştirmede ve süslemede çeşitli parçacıklar kullanılır. Örneğin "geverse" adı verilen minik küreler yapılırken bir çivi üzerine sarılan ince teller makasla kesilir ve küçük halkalar elde edilir. Bu halkalar bir kömür parçası üzerinde ısıtılıp eritilerek minik toplar haline getirildikten sonra iki ağaç blok arasında sıkıştırılıp döndürülerek yuvarlaklaştırılır. Böylece 1-2 mm. çapında içi dolu kürecikler elde edilir. Daha büyük küre ve topları yaparken gümüş plaka değişik çaplarda daireler halinde kesilir. (Birleştirme) Telkâri tekniği ile yapılan her ürünün tamamı telden yapılır. Bunun için bir ürün binlerce parçadan bükülerek ve birleştirilerek oluşturulur. Bu yüzden bu teknikte kaynak önemli bir yer tutar. Kaynak materyali olarak gümüş ve pirinç karışımı bir alaşım kullanılır. (Ağartma) Bütün parçaları birleştirilmiş bir ürün son şeklini aldığı zaman ısıtma, kaynak ve diğer işlemler nedeniyle kirlenmiş, kararmış ve oksitlenmiş durumdadır. Ürünün doğal parlak rengini alabilmesi için ağartma işlemi uygulanmaktadır. Bu uygulamada bütün ürünler bir bakır kap içine konulur ve üzerlerine nitrik asitli su ilave edilir. Ürünler doğal renklerini alıncaya kadar birkaç dakika süreyle kaynatılır. Daha sonra bol su ile durulanır ve kurutulur. (Son İşlemler) Ağartılan ürünler çövenli su ile tekrar yıkanır ve ince telli bir fırça ile iyice fırçalanır. Yüzeydeki fazlalıklar ve artıklar temizlenir, yüzey düz bir çelik parçası ile parlatılır.

Detaylar
Lot: 67 » Tablo

FUAT SOYHAN (1885-1961)

“Türbe”

İmzalı. Tuval üzeri yağlıboya.

Referans: Türk Ressamları Hayatları ve Eserleri / Sayfa: 211

Ölçüler: 45 x 61 cm.

1885 yılında Gelibolu’da doğdu. Orta öğrenimini İstanbul’da Mercan İdadisi’nde, yüksek öğrenimini de Edebiyat Fakültesi’nde tamamladı. Ardından 3 yıl kadar Sanayi-i Nefise Mektebi’nde Salvatore Valeri Atölyesi’nde çalıştı. Kuleli Askeri Lisesi ve Ankara Kız Lisesi’nde resim öğretmenliği yaptı. Sanatçı, gerek 1914 Dönemi, gerekse 1930-50’li yıllarda oluşan Müstakiller ve D Grubu sanatçılarının hakim olduğu sanat ortamlarının yeni etkileşimleri içinde bazı grup sergilerine katılsa da genellikle bağımsız çalışmıştır.

Detaylar
Lot: 70 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL SARAY İŞİ SAVATLI GÜMÜŞ “VAN” KUBUR DİVİT

19.Yüzyıl. Osmanlı. Eski Türkçe “Van” damgalı. Saray işi. Osmanlı Saray Yüksek Erkânı için Sultani özelliklerde ve işçilik kalitesinde özel olarak yapılmış. Silindirik formlu ve vidalı 5 parçadan müteşekkil olup birbirine vidalı olarak tesbit edilmiş mürekkep hokkası, rıhdan ve kalem muhafazasından (kalemdan) oluşmakta. Tüm yüzeyi Osmanlının yüksek zevkini gözler önüne seren savat işçiliği ile oluşturulmuş stilize floral motifler arasına uygulanmış İstanbul’un önemli ve tarihi yerlerinin peyzajları ile dekorlu. Kapağında savat işçiliği ile oluşturulmuş “Osmanlı Saltanat Arması” yer almakta. Gövde üzerindeki madalyonlar içerisine sanatçı tarafından “Ayasofya, Kız kulesi, Galata Kulesi, Boğaziçi” gibi Osmanlı İstanbul’unun ikonik yerleri resmedilmiş. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın yüksek kıymette ele geçmez bir şaheseri ve müzelik örneğidir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 72.sayfasında yer almaktadır.

Uzunluk: 29.5 cm.
Çap: 34 mm.
Ağırlık: 428 gr.

Divit, genellikle silindir biçimli bir kalemdan ile bir hokkadan oluşan yazı takımıdır. Kolay taşınması için kalemdan ve hokka birbirine bağlı olarak tasarlanmıştır. Hattatlar ve katipler divitlerini bellerine sardıkları kuşağın içinde taşırlar, kaymasın diye de “divit şiltesi” denen genelde deriden yapılan bir kılıf içine koyarlardı. Divitlerde hokka kalemdanın alt bölümüne dışarıdan bakıldığında görülmeyecek biçimli vidalı olarak yerleştirilir ya da üst bölümün kenarına perçinlenirdi. Divitler boy ve özelliklerine göre başlıca “hattat diviti”, “katip diviti” ve “kassam diviti” olarak üçe ayrılır. Birçok malzemeden yapılmış olan divitler mevcut olsa da abanoz, fildişi ve altından olanlarına son derece nadir tesadüf edilir. Divit sanatkarlarına “Devati” denilir. Divit yapımı hayli ustalık ve emek isteyen zor bir sanat dalıdır. Evliya Çelebi (1611-1682) divitçi esnafına ait dükkânların Beyazıt’ta kağıtçılar içinde bulunduğunu nakletmiştir. “Devati”ler / Divitçiler, Süleymaniye Camii avlu duvarı önünde boydan boya sıralanmış kırka yakın dükkânda ve bir kısmı da Üsküdar’da bugün Arakıyeci Hacı Cafer Mahallesi adını taşıyan yerde 1900 başlarına kadar faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.

 

Savat, “sevad” (kara, karanlık, karartmak) sözcüğünden gelir ve gümüş üzerine yapılan siyah desen ve nakışların adıdır. Yalnızca bitmiş formlar üzerine uygulanan bir tekniktir; bu nedenle daha çok “mine”ye benzetilebilir ve bir tür “siyah mine” olduğu söylenebilir. Osmanlı’da 150 yıl kadar altın devrini yaşamıştır, öyle ki savatlı Türk tabakaları tüm Avrupa’da özellikle de Paris kuyumcularında kendine yer edinmiştir. Savat işlemi iki aşamada yapılır; Önce kalemkarlık, sonra savat alaşımının hazırlanması ve uygulanması. Savat alaşımı, bir ölçü gümüş, dört ölçü bakır, dört ölçü kurşun ve yeteri kadar kükürtten hazırlanır. Eserde önceden açılmış olan kalem kanallarına ekilerek kullanılabildiği gibi (ekme savat), boraksla karıştırılarak çamur haline getirildikten sonra bu boşluklara doldurularak (sürme savat olarak)da kullanılabilir. Ekilen veya sürülen savat, ocak ateşine tutulup yeniden eritilerek, kalem boşluklarını tamamen doldurması sağlanır. Soğutulduktan sonra zeminle bütünleşen savat, su zımparasıyla tesviye edilir, keçeyle parlatılıp cilalanarak işlem tamamlanır.

Detaylar
Lot: 71 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL VAN İŞİ “AMEL-İ OHANNES VANİ” USTA DAMGALI SAVATLI GÜMÜŞ ÇİFT KADEH

19.Yüzyıl. Osmanlı. Van işi. Eski Türkçe ve Ermenice “Amel-i Ohannes Vani” usta damgalı. Çift. Aykırı formda, kallavi ebatta. Osmanlının yüksek zevkini gözler önüne seren savat işçiliği ile oluşturulmuş “Van Kalesi” (Eski Türkçe ile “Van” ibareli) ile “Osmanlı Askeri Mimarisi” (Eski Türkçe ile “Bab-ı Seraskeri” ibareli) konulu kompozisyonlara sahip. Platform yüksek kaideli, boğumlu, dar hazneli, geniş yayvan ağızlı. Hazne yüzeyi kalemişi ve kazıma/grave tekniği ile oluşturulmuş “Osmanlı Rokokosu” stilize sularla çevrili. Kaide kısmı gövdedeki tezyinatın devamı niteliğinde stilize floral motiflerle bezeli. Fevkalade kondisyonda. Aykırı formu ve ölçüleri ile dikkat çeken Osmanlı savat işçiliğinin ele geçmez örnekleridir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 90. ve 96. sayfasında yer almaktadır.

Çap: 8.5 cm.
Yükseklik: 14 cm.
Ağırlık: 315 gr.

Savat, “sevad” (kara, karanlık, karartmak) sözcüğünden gelir ve gümüş üzerine yapılan siyah desen ve nakışların adıdır. Yalnızca bitmiş formlar üzerine uygulanan bir tekniktir; bu nedenle daha çok “mine”ye benzetilebilir ve bir tür “siyah mine” olduğu söylenebilir. Osmanlı’da 150 yıl kadar altın devrini yaşamıştır, öyle ki savatlı Türk tabakaları tüm Avrupa’da özellikle de Paris kuyumcularında kendine yer edinmiştir. Savat işlemi iki aşamada yapılır; Önce kalemkarlık, sonra savat alaşımının hazırlanması ve uygulanması. Savat alaşımı, bir ölçü gümüş, dört ölçü bakır, dört ölçü kurşun ve yeteri kadar kükürtten hazırlanır. Eserde önceden açılmış olan kalem kanallarına ekilerek kullanılabildiği gibi (ekme savat), boraksla karıştırılarak çamur haline getirildikten sonra bu boşluklara doldurularak (sürme savat olarak)da kullanılabilir. Ekilen veya sürülen savat, ocak ateşine tutulup yeniden eritilerek, kalem boşluklarını tamamen doldurması sağlanır. Soğutulduktan sonra zeminle bütünleşen savat, su zımparasıyla tesviye edilir, keçeyle parlatılıp cilalanarak işlem tamamlanır.

Detaylar
Lot: 72 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL SARAY İŞİ "VANİ USTA" DAMGALI SAVATLI GÜMÜŞ NARGİLE TAKIMI

19.Yüzyıl. Osmanlı. Sultan II.Abdülhamid Han (1876-1909) dönemi. “Amel-i Vani” usta damgalı. Van işi. Tam takım. Saray yüksek erkânından biri için Sultani özelliklerde ve estetikte özel olarak tasarlanmış. Osmanlı'nın yüksek zevkini gözler önüne seren eserin her parçası gümüşten imal edilmiş ve muazzam bir savat işçiliği ile bezenmiştir. Bezemeler kuş figürleri ile zenginleştirilmiş stilize floral motiflerden oluşmaktadır. Bileziği altın vermeyli, üst kısmı şemseli ve ajurludur. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın üst seviye özellikleri ile dikkat çeken, ele geçmesi zor koleksiyonluk şaheseridir.

Referans: Osmanlı Gümüş Damgaları, 1996 / Garo KÜRKMAN

Yükseklik: 30 cm.
Ağırlık: 1.036 gr.

Savat, “sevad” (kara, karanlık, karartmak) sözcüğünden gelir ve gümüş üzerine yapılan siyah desen ve nakışların adıdır. Yalnızca bitmiş formlar üzerine uygulanan bir tekniktir; bu nedenle daha çok “mine”ye benzetilebilir ve bir tür “siyah mine” olduğu söylenebilir. Savat işlemi iki aşamada yapılır; Önce kalemkarlık, sonra savat alaşımının hazırlanması ve uygulanması.

Nargile, geleneksel bir tütün içme aracıdır. Kullanıcının bir hortum aracılığıyla sudan geçerek süzülen dumanı içine çekmesini sağlayan bir düzenek olan nargile, içim şekli ve adabı, yüzlerce yılda oluşmuş kullanım geleneği ile basit bir aletten fazlasını ifade etmekte olup, doğu kültürünün bir parçası haline gelmiştir. Önce İranlılar, daha sonra da Araplar arasında yaygınlaşan nargile, Araplarca “şişa”, İranlılarca ise “kalyan” olarak adlandırılır. Osmanlı’da ise 16.Yüzyılda Amerika'dan gelen tütünün tanınması ile başladı. Nargilenin bölümlerinden her biri eskiden farklı zanaatkarlar tarafından yapılmaktaydı. Nargile temel olarak 4 bölümden oluşur;

Ser: Nargilenin uzun gövdesi. Boyun kısmı dar olmakla birlikte karın kısmına inildikçe çapı genişleyen, yapı olarak sürahiye benzeyen bir parçadır. Cam, metal ve seramikten yapılır.

Lüle: En üstte bulunan, tömbekinin konulduğu delikli tabla. Gümüş, pirinç ya da bakırdan yapılmış, oymalarla süslü bir muhafaza ile çevrilidir. Üzerine köz konularak gerekli ısı sağlanır.

Marpuç: Dumanı şişeden alan ve ağza ulaştıran bölümdür. Bu bölümde kullanılan hortum koyun derisinden yapılır.

Şişe: İçinde dumanı filtre eden suyun olduğu ve fokurdamaların geldiği bölüm.

Detaylar
Lot: 73 » Gümüş

OSMANLI İSTANBUL İŞİ “MUHAMMED TAKİ” SAVATLI GÜMÜŞ TÜTÜN TABAKASI

19.Yüzyıl. Osmanlı. İstanbul işi. “Muhammed Taki” ibareli. Eserin, stilize floral motifler ile kuş ve kelebek figürleriyle zenginleştirilmiş kapağındaki madalyona üst seviye savat işçiliği ile “Osmanlı Devlet Arması”, arka yüzüne ise “Yıldız Hamidiye Camii” (Mosquée Hamidié) resmedilmiş ve Eski Türkçe ile “Muhammed Taki” yazılmıştır. Fevkalade kondisyonda. Türünün nadir çıkan koleksiyonluk örneğidir.

Referans: Osmanlı Gümüş Damgaları, 1996 / Garo KÜRKMAN

Ölçüler: 7 x 11.5 x 2 cm.
Ağırlık: 146 gr.

Tütün,1500 yıllarında Antiller’den İspanyol gemicileri vasıtasıyla İspanya'ya ve oradan Avrupa'ya yayılmıştır. Anadolu'ya ise Osmanlı İmparatorluğu zamanında (1605) Venedikli tüccarlar tarafından sokulmuş ve kullanılışı kısa bir zamanda yayılmıştır. Tütün bitkisi, kurutulmuş yaprakların yakılması ile ortaya çıkan dumanın içe çekilmesi veya tozlarının enfiye halinde buruna çekilmesi veya özel işlem görmüş yapraklarının çiğnenmesi suretiyle kullanılırdı. Osmanlı döneminin en parlak zamanlarına denk gelen dönemlerde tütün daha sonra kahve ile olan kardeşliğini pekiştirmiş ve sosyalleşme yerleri olan kahvehane/kıraathanelerin de yaygınlaşmasında ve günümüze kadar uzanan hükümet devlet indirip çıkarma mekanları olarak Osmanlı toplumunda iletişim zeminini de hazırlamıştır. Bir anlamda doğudan kahve Batıdan tütünle oluşturulan bu harika sentez Osmanlıda zirve yapan hazlardan sadece ikisini oluşturmuştur. İlk kahvehaneler Kanuni döneminde açılmıştır. Osmanlı’nın tütüne olan ilgisi kuşkusuz döneminde tütün tabakaları, nargile, ağızlık ve lülelerin özel olarak Osmanlı zevkine uygun yeni formlar ve tasarımlarla üretilmesi ve kullanılması ile kendi sanatkârlarını, modasını ve sanat eserlerini yaratmıştır.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 13
sonraki