• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

MÜZELİK & KOLEKSİYONLUK ESERLER MÜZAYEDESİ | 22

  • Kategori: Gümüş
Lot: 16 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL SULTAN II.ABDÜLHAMİD HAN TUĞRALI GÜMÜŞ (İKONOGRAFİK) KANDİL

19.Yüzyıl. Osmanlı. Sultan II.Abdülhamid Han (1876-1909) tuğralı, sah ve çeşnili. Kallavi ebatlarda. Eksiksiz. Ajurlu olarak imal edilmiş eserin tüm yüzeyi kalemişi ve repousse tekniği ile Rokoko üslubunda dekorlu. Müstesna eserin gövdesine 3 adet Meryem Ana’nın bir taht üzerinde kollarında çocuk İsa ile tasvir edildiği “Theotokos’’ ikonaları çalışılmış. İçi hazneli, üç adet gümüş askısı ve askı aparatı mevcut. Askı ve askı aparatları da tuğralı. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın İşçilik ve tasarım kalitesi ile ön plana çıkan, görsel yönü yüksek müzelik örneğidir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 47.sayfasında yer almaktadır.

Çap: 23 cm.
Yükseklik: 33 cm.
Zincir Yüksekliği: 42 cm.
Ağırlık: 796 gr.

Form ve motifleri genellikle bir inancı yansıtan ve aydınlığı temsil eden kandiller eşya ve sembol olarak kutsal kitaplarda önemli bir yer tutar. Hz. Süleyman’ın sarayında ve daha sonra Bâbil’e götürülen değerli eşya arasında altın kandiller de vardı (I. Krallar, 7/49; II. Tarihler, 13/11; Yeremya, 52/19). Yeni Ahid’de Hz. Îsâ’ya izâfe edilen bir cümlede Hz. Yahyâ kandile benzetilir (Yuhanna, 5/35-36). Simeon da Hz. Îsâ’yı henüz bebekken kucağına alıp ondan Allah’ın bütün milletlerin yolunu aydınlatmak için hazırladığı ışık diye bahseder (Luka, 2/31). Bu söz, Hıristiyan dünyasında ışığa ve onun kaynağı olan mum ve kandile neredeyse kutsallık izâfe edilecek bir önem kazandırmıştır. Vaftiz, düğün ve cenaze törenlerinde gündüz de olsa mum yakıldığı gibi kilise ve dindar Hristiyan evlerindeki Meryem ana ve Hz. Îsâ ikonalarının önünde de hiç sönmeyen kandiller yakılmaktadır; Türkçe’deki “Meryem Ana kandili gibi” (zayıf yanan, güçsüz ışık) deyimi de buradan gelmektedir.

Detaylar
Lot: 21 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL “SARAY İŞİ” İSVİÇRE ALTIN VERMEYLİ GÜMÜŞ MİNELİ ÇİFT ZARF ve RUS KUZNETSOV FİNCANLARI

19.Yüzyıl. İsviçre. Saray işi. Çift. Osmanlı Rokokosu üslubunda tezyinatlı. Yüksek kaide üzerinde yer alan gövdesindeki madalyonlara floral kompozisyonlar çalışılmış, etrafı asalet armaları ile zenginleştirilmiş. Dış yüzeyi ve içi zengin altın vermeyli. Rus Kuznetsov porselen fincanları ile birlikte. Orijinal muhafazası içerisinde. Osmanlının yüksek zevkini gözler önüne seren, türünün son derece estetik ve koleksiyonluk örnekleridir.

Yükseklik: 8 cm.
Çap: 6 cm.
Ağırlık: 68 gr.

Zarf, bir nesneyi sarıp çevreleyen, koruyup taşıyan demektir. Zarflar Osmanlı'nın estetik ve zarafetini en iyi gösteren örneklerdendir.  Osmanlı Saray Hazinesi'nden günümüze ulaşan kahve kültürüne ait birçok eser mevcuttur. Bu eşya arasında özel üretilmiş zarflar ayrı bir yere sahiptir. Büyük çoğunluğu gümüş, tombak, Süleymaniye işi mineliler ve murassa olanlardır. Osmanlı döneminde kulpsuz olan küçük boyutlu porselen fincanlar, zarfların içine yerleştirilir ve kahve bu şekilde içilirdi. Fincan zarfları, kahve içerken elin yanmaması için değişik hacim ve formlarda, dudak payı bırakılarak ağız kısımları fincanınkinden aşağıda olacak şekilde yapılırdı. Genellikle küçük boyutta olanlara “bülbül yuvası”, daha geniş ve derinlerine ise “kallavi” adı verilirdi. 1640 tarihli “Narh Defterleri”nde ki fincan listesinde “paşa fincanı”, “hatai” gibi değişik isimler de yer alır. Fincan ve zarfının her ikisinin de porselen olduğu örnekler dışında çok değişik malzeme kullanılıyordu. Altın, gümüş ve yaldızlı bakır gibi madenlerin yanı sıra, akik, yeşim, firuze, necef, kantaşı, yıldıztaşı ve lapis lazuli gibi değerli taşlardan ya da boynuz, bağa, fildişi, sedef, pelesenk, abanoz, kuka, sandalağacı, kiraz ve hindistan cevizi gibi organik maddelerden yapılan zarflarda çok değişik süsleme teknikleri uygulanmıştır. Bunların başlıcaları bakır üzerine altın yaldız (tombak), bakır, gümüş ve altın üzerine mine, savat, kabartma, oyma, kazıma, ajur ve telkâridir.

Detaylar
Lot: 62 » Gümüş

OSMANLI 19.YÜZYIL SULTAN II.ABDÜLHAMİD HAN (1876-1909) TUĞRALI “AMEL-İ HASAN” USTA DAMGALI GÜMÜŞ KOL DİVİTİ

19.Yüzyıl. Osmanlı. Sultan II.Abdülhamid Han tuğralı. Eski Türkçe “Amel-i Hasan” usta damgalı. Gümüşten mamul, cübbe kolunun içinde yani yende taşınan kol diviti. Birbirine tesbit edilmiş mürekkep hokkası ve kalem muhafazasından (kalemdan) oluşmakta. Altın vermeyli, yalın işçilikli, kazıma/kalemişi tekniği ile stilize bitkisel desenli. Hokka kapağı menteşeli, kalemdan kapağı zincir askılıklı. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın koleksiyonluk bir örneğidir.

Referans: Eserin usta damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 108. sayfasında, tuğrası ise 47. sayfasında yer almaktadır.

Uzunluk: 27 cm.
Ağırlık: 316 gr.

Divit, genellikle silindir biçimli bir kalemdan ile bir hokkadan oluşan yazı takımıdır. Kolay taşınması için kalemdan ve hokka birbirine bağlı olarak tasarlanmıştır. Hattatlar ve katipler divitlerini bellerine sardıkları kuşağın içinde taşırlar, kaymasın diye de “divit şiltesi” denen genelde deriden yapılan bir kılıf içine koyarlardı. Divitlerde hokka kalemdanın alt bölümüne dışarıdan bakıldığında görülmeyecek biçimli vidalı olarak yerleştirilir ya da üst bölümün kenarına perçinlenirdi. Divitler boy ve özelliklerine göre başlıca “hattat diviti”, “kâtip diviti” ve “kassam diviti” olarak üçe ayrılır. Birçok malzemeden yapılmış olan divitler mevcut olsa da abanoz, fildişi ve altından olanlarına son derece nadir tesadüf edilir. Divit sanatkarlarına “Devati” denilir. Divit yapımı hayli ustalık ve emek isteyen zor bir sanat dalıdır. Evliya Çelebi (1611-1682) divitçi esnafına ait dükkânların Beyazıt’ta kağıtçılar içinde bulunduğunu nakletmiştir. “Devati”ler / Divitçiler, Süleymaniye Camii avlu duvarı önünde boydan boya sıralanmış kırka yakın dükkânda ve bir kısmı da Üsküdar’da bugün Arakıyeci Hacı Cafer Mahallesi adını taşıyan yerde 1900 başlarına kadar faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 2
sonraki