• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

MÜZELİK & KOLEKSİYONLUK ESERLER MÜZAYEDESİ | 22

  • Kategori: Tablo
Lot: 26 » Tablo

MİHRİ MÜŞFİK HANIM (1886-1954)

Eski Türkçe İmzalı. Kağıt üzeri pastel boya.

Referans: Türk Ressamları Hayatları ve Eserleri / Sayfa:211

Ölçüler: 45 x 33 cm.

“Mihri Müşfik, ilk kadın ressamlarımızdandır. Babasının II. Abdülhamid’in Sağlık Bakanı, halasının da Sultan’ın eşlerinden biri olması nedeniyle ayrıcalıklı bir çevrede büyür. Saray ressamı Zonaro’dan iki yıl boyunca resim dersleri alır. 1900’lü yılların başında İstanbul’dan ayrılıp Roma’ya ve daha sonra Paris’e gider. İstanbul’a dönünce Osmanlı Devleti tarafından üniversite seviyesindeki İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nin (Kızlar İçin Güzel Sanatlar Okulu) 1914’te kurulmasına önayak olur. Avrupa’da bile pek çok ülkede henüz kadınlar devlet akademilerine öğrenci olarak resmen kabul edilmezken Mihri, İstanbul’daki bu okulun ilk kadın yöneticisi ve öğretmenidir. Kız öğrencilere ilk defa şehrin sokaklarında, açık havada resim yaptıran; kız öğrencilerin çıplak modelle çalışmasını sağlayan; kadın ressamları ilk kez toplu bir sergi açmaya teşvik eden kişi odur. Yakın dostu Tevfik Fikret’in ölümünün hemen ardından yüzünün maskını alması da bu ülke için ilktir. Mihri 1920’li yıllarda Roma’ya, oradan da New York’a taşınır. 1928’de New York’taki Maziroff Galeri’de resimleri sergilenir. 1954 yılında ABD’de hayata gözlerini yumar. Bir portre sanatçısı olarak Atatürk, F. D. Roosevelt, Edison, Edwin Markham, D’anunzio gibi isimlerin resmini yapmıştır.

Detaylar
Lot: 27 » Tablo

AHMET ZİYA AKBULUT (1869-1938)

‘’Mustafa Râkım Efendi Türbesi’’

İmzalı (arkası) “Ahmed Zia” olarak. Hicri 1325. Duralit üzeri yağlıboya.
Eser, sanatçının oğlu Necmettin Akbulut tarafından “Zümbül efendi türbe ve camisine ait bu resim Pederim Ahmed Ziya tarafından 1325 senesinde yapılmıştır. Ressam Ahmed Ziya’nın oğlu Necmettin Akbulut” şeklinde onaylıdır. Islak imzalı belge tablonun arkasındadır.

Ekspertiz: Yüksek Ressam Restoratör Bayram Karşit tarafından ekspertiz edilip onaylanmıştır.

Provenans: Akbulut Ailesi Eski Koleksiyonu. Eser, sanatçının oğlu Necmettin Akbulut tarafından tasdiklidir.

Referans: Türk Ressamları Hayatları ve Eserleri / Sayfa:92

Ölçüler: 33 x 41 cm.

Ahmet Ziya Akbulut (1869-1938) 1889 yılında Harbiye’den mezun olarak, Edirne’de, Askeri Lisede öğretmenliğe başlamıştır. İstanbul’a tayin edilmesinin ardından, pek çok okulda yoğun bir öğretmenlik hayatına başlayan sanatçı, matematik, geometri, perspektif, Fransızca ve astronomi dersleri vermiştir. Emekliliğinin ardından Sanayi-i Nefise’de perspektif derslerine devam eden Akbulut, aynı zaman yirmiye yakın kitap yazmış üretken bir yazardır. Çok yönlü sanatçı, öğretmenliğin yanı sıra, pek çok görevi aynı anda yürütmüş bir devlet memurudur. Aynı zamanda bir astronom olan sanatçı, müneccimbaşılığın lağvedilmesinden sonra kurulan başmuvakkıtlık müessesinin başına getirilmiş, Kandilli Rasathanesi müdür yardımcılığı da yapmıştır. Ahmet Ziya Akbulut, rubu tahtaları, güneş saatleri ve Takvim-i Ziya adlı cep takvimleri üretmiştir. Resimlerinde perspektifin uygulanmasını ana unsur olarak benimseyen Akbulut, bu konuda Amel-i Menazır ve Usul-i Ameliye-i Fenn-i Menazır adlı iki eser yayınlamış ve bu kitaplar Sanayi-i Nefise ve Harbiye mekteplerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Figüratif resimde başarılı olsa da tarihi yapıları resmetmeyi tercih eden sanatçı, perspektif kurallarını resimlerinde uygulama olanağı bulmuştur.

Detaylar
Lot: 30 » Tablo

DİYARBAKIRLI TAHSİN (1874-1937)

“Adalardan”

İmzalı. Peyzaj. Duralit üzeri yağlıboya.

Referans: Türk Ressamları Hayatları ve Eserleri / Sayfa:113

Ölçüler: 37 x 50 cm.

Diyarbakır Rüştiyesi'nde kurşunkalem ve suluboya çalışmaları yapan Tahsin Bey, daha sonraları resim konusundaki ustalığını İstanbul'da sürdürmüş ve hocası Nuri Paşa’nın takdirini kazanmıştır. İstanbul'a geldikten sonra Harbiye'de "Diyarbakırlı Tahsin" diye tanınan ressam, burada Hoca Ali Rıza'nın öğrencisi oldu. 1895 yılında Harbiye'den süvari mülazimi olarak çıkan Tahsin, 1902'de Osman Hamdi Bey'in sarayda açtığı resim atölyesine devam etti. Sanayi-i Nefise’ye devam etti.  Genelkurmay Resimhanesi’nde çalıştı. Birinci Dünya Savaşı sırasında, binbaşı iken hastalandı ve tedavi için Budapeşte'ye gönderildi. Oradan evli olarak döndü ve emekliye ayrıldı. Bir süre Musevi mektebinde dersler verdi.  Eserleri Deniz Müzesi'nde, İş Bankası koleksiyonunda ve diğer müze ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır.

Detaylar
Lot: 31 » Tablo

DİYARBAKIRLI TAHSİN (1874-1937)

“Ada Sahili”

İmzalı. Peyzaj. Duralit üzeri yağlıboya.

Referans: Türk Ressamları Hayatları ve Eserleri / Sayfa:113

Ölçüler: 37 x 50 cm.

Diyarbakır Rüştiyesi'nde kurşunkalem ve suluboya çalışmaları yapan Tahsin Bey, daha sonraları resim konusundaki ustalığını İstanbul'da sürdürmüş ve hocası Nuri Paşa’nın takdirini kazanmıştır. İstanbul'a geldikten sonra Harbiye'de "Diyarbakırlı Tahsin" diye tanınan ressam, burada Hoca Ali Rıza'nın öğrencisi oldu. 1895 yılında Harbiye'den süvari mülazimi olarak çıkan Tahsin, 1902'de Osman Hamdi Bey'in sarayda açtığı resim atölyesine devam etti. Sanayi-i Nefise’ye devam etti.  Genelkurmay Resimhanesi’nde çalıştı. Birinci Dünya Savaşı sırasında, binbaşı iken hastalandı ve tedavi için Budapeşte'ye gönderildi. Oradan evli olarak döndü ve emekliye ayrıldı. Bir süre Musevi mektebinde dersler verdi.  Eserleri Deniz Müzesi'nde, İş Bankası koleksiyonunda ve diğer müze ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır.

Detaylar
Lot: 34 » Tablo

ŞEFİK BURSALI (1906-1990)

‘’Boğaziçi’ne Bakan Avlu’’

İmzalı. Peyzaj. Tuval üzeri yağlıboya.

Referans: Türk Ressamları Hayatları ve Eserleri / Sayfa: 246

Ölçüler: 39 x 47 cm.

1903 yılında Bursa’da doğdu. İbrahim Çallı Atölyesinde öğrenim gördü. Okulu birincilikle bitirdi. 1987’de Mimar Sinan Üniversitesi tarafından kendisine profesürlük unvanı verildi.Ankara’da yaşamış olduğu ev ressamın vasiyeti üzerine Kültür Bakanlığı tarafında Şefik Bursalı Müze Evi olarak düzenlenmiştir. Bu müze-ev, resim alanında ilk özel müzedir. Bursa’da yaşadığı sokağa ve bir sanat galerisine adı verilmiştir. Ayrıca yine Bursa’daki Kültürpark’ta büstü bulunur. 2000 yılından bu yana her yıl Kültür Bakanlığı tarafından ressamın adına resim yarışması düzenlenmektedir.

Detaylar
Lot: 35 » Tablo

FUAT SOYHAN (1885-1961)

“Kireçburnu Balıkçısı”

Eski Türkçe İmzalı. Eski Türkçe “24” Tarihli. Tuval üzeri yağlıboya.
Eserin arkasında sanatçı tarafından imzalı sergi etiketi mevcuttur.

Referans: Türk Ressamları Hayatları ve Eserleri / Sayfa: 211

Ölçüler: 60 x 45 cm.

1885 yılında Gelibolu’da doğdu. Orta öğrenimini İstanbul’da Mercan İdadisi’nde, yüksek öğrenimini de Edebiyat Fakültesi’nde tamamladı. Ardından 3 yıl kadar Sanayi-i Nefise Mektebi’nde Salvatore Valeri Atölyesi’nde çalıştı. Kuleli Askeri Lisesi ve Ankara Kız Lisesi’nde resim öğretmenliği yaptı. Sanatçı, gerek 1914 Dönemi, gerekse 1930-50’li yıllarda oluşan Müstakiller ve D Grubu sanatçılarının hakim olduğu sanat ortamlarının yeni etkileşimleri içinde bazı grup sergilerine katılsa da genellikle bağımsız çalışmıştır.

Detaylar
Lot: 36 » Tablo

MEHMET RÛHİ AREL (1880 -1931)

“Zeybek”

Eski Türkçe İmzalı. Tuval üzeri yağlıboya.
Literatüre göre sanatçı tarafından 1923 yılında yapılmıştır.

Referans: Türk Plastik Sanatçıları Ansiklopedik Sözlük / Sayfa: 42

Ölçüler: 65 x 54 cm.

Ruhi Arel, 1880 yılında İstanbul’da Galata’da doğmuştur. Tam adı Mehmet Ruhi Arel’dir. Babası Galatalı Halil İlhami Efendi, dedesi Diyarbakırlı Kâdiri Şeyhi Hacı Ali Baba’dır. İlkokulu bitirdikten sonra Bahriye Mektebine girdi. 1900 yılında yaşıtı ve arkadaşı Hikmet Onat gibi Mekteb-i Bahriye-i Şahane’ye (Deniz Harp Okulu) girdi ve 1908 yılında yüksek gemi inşaat mühendisi olarak mezun oldu. Aynı yıl bu okula resim muallim muavinliğine atandı. Resim merakını, sistemli bir eğitim üzerine oturtmak isteyen Ruhi Bey, Sanayi-i Nefise Mektebi’ne kayıt yaptırır. Burada Osman Hamdi Bey ve Salvatore Valeri’nin öğrencisi oldu. Desen ve sulu boyada üstün bir beceriye kavuşmasında bu hocanın büyük payı vardır. O yıllarda Gülhane Parkı yakınında bulunan “Sanayi-i Nefise Mektebi”nde açılan Avrupa resim yarışmasını birincilikle kazanır. 1909 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi'nden (Güzel Sanatlar Akademisi) mezun olurken Avrupa'ya öğrenci göndermek amacıyla açılan sınavı kazanarak Paris'e resim öğrenimi için gitme hakkını elde etti. Bunun üzerine arkadaşları Sami Yetik, Hikmet Onat, İbrahim Çallı, Feyhaman Duran ile birlikte 1910 yılında gönderildiği Paris’te I’Ecole National Superiéur des Beaux-Arts’da (Paris Güzel Sanatlar Akademisi) Comon atölyesinde beş yıl süreyle öğrenimini geliştirir. Burada akademik resmin inceliklerini öğrenir. Paris Güzel Sanatlar Ulusal Yüksek Okulu’nda Fernand Cormon’un yanında beş yıl çalıştı. II.Meşrutiyet'in ilânının akabinde kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin kurucusu olan Ruhi Arel, keman çalar, iyi derecede İngilizce ve Fransızca bilirdi. I. Dünya Savaşı sırasında 1917 yılında İstanbul'da Enver Paşa tarafından Şişli’de açılan resim atölyesinde Sami Yetik, Ali Cemal Ben'im, Ali Sami Boyar, Namık İsmail, Hikmet Cevat, Hikmet Onat, ve İbrahim Çallı ile birlikte o da devam etmiş, savaşın etkilerini de yansıtan tablolar üretip, kahramanlık konuları içeren kompozisyonlar yapmıştır.

Detaylar
Lot: 37 » Tablo

HAYRİ ÇİZEL (1891-1950)

“Milli Mücadele Serisi’nden”

Eski Türkçe İmzalı. Tuval üzeri yağlıboya.

Referans: Türk Ressamları Hayatları ve Eserleri / Sayfa:218

Ölçüler: 42 x 63 cm.

Asıl adı Hasan Hayrettin Çizel’dir. İlkokulu ve ortaokulu Dimetoka’da okuduktan sonra Edirne İdadisi’ni bitirdi.  Burada Hasan Rıza Bey’den (Şehit Hasan Rıza) resim öğrendi. Hocası gibi savaş ve kahramanlık konularını içeren kompozisyonlar üzerine yoğunlaştı. Sanayi-i Nefise’de Adil Bey’in yanı sıra Warnia Zarzecki ve Valery’den resim dersleri aldı. 1914’te Akademi’yi bitirince Çanakkale savaşlarına katıldı. Bu yıllarda Çanakkale ve çevresinden krokiler çizdi, suluboya resimler yaptı. Terhisten sonra devlet adına Almanya’ya gönderilen sanatçı, orada Hofmann’ın atölyesinde çalıştı. Dönüşünde İstanbul’da Şark Sanayi-i Nefise Atölyesi adında bir yer açtı. İstanbul’daki orta öğrenim kurumlarında resim öğretmeni olarak uzun yıllar görev yaptı. Tarihsel temaları işleyen resimlerinden sonra, bütün çabasını peyzaj resmi üzerinde yoğunlaştırmış olan Hayri Çizel’in sanatı, 1914 kuşağı ressamlarının izlenimci paletine yakındır.

Detaylar
Lot: 38 » Tablo

HAYRİ ÇİZEL (1891-1950)

“Milli Mücadele Serisi’nden”

Eski Türkçe İmzalı. 226 tarihli. Tuval üzeri yağlıboya.

Referans: Türk Ressamları Hayatları ve Eserleri / Sayfa:218

Ölçüler: 36 x 51 cm.

Asıl adı Hasan Hayrettin Çizel’dir. İlkokulu ve ortaokulu Dimetoka’da okuduktan sonra Edirne İdadisi’ni bitirdi.  Burada Hasan Rıza Bey’den (Şehit Hasan Rıza) resim öğrendi. Hocası gibi savaş ve kahramanlık konularını içeren kompozisyonlar üzerine yoğunlaştı. Sanayi-i Nefise’de Adil Bey’in yanı sıra Warnia Zarzecki ve Valery’den resim dersleri aldı. 1914’te Akademi’yi bitirince Çanakkale savaşlarına katıldı. Bu yıllarda Çanakkale ve çevresinden krokiler çizdi, suluboya resimler yaptı. Terhisten sonra devlet adına Almanya’ya gönderilen sanatçı, orada Hofmann’ın atölyesinde çalıştı. Dönüşünde İstanbul’da Şark Sanayi-i Nefise Atölyesi adında bir yer açtı. İstanbul’daki orta öğrenim kurumlarında resim öğretmeni olarak uzun yıllar görev yaptı. Tarihsel temaları işleyen resimlerinden sonra, bütün çabasını peyzaj resmi üzerinde yoğunlaştırmış olan Hayri Çizel’in sanatı, 1914 kuşağı ressamlarının izlenimci paletine yakındır.

Detaylar
Lot: 39 » Tablo

DR. HİKMET HAMDİ BEY (1872-1931)

‘’Yakamoz’’

Eski Türkçe imzalı. Hicri 1329 tarihli. Kağıt üzeri karışık teknik.

Ölçüler: 30 x 45 cm.

Dr. Ahmet Hikmet Hamdi Bey tıp doktorluğu mesleğinin yanı sıra sanatla da yakından ilgilenmiş, bu iki farklı disiplini müzecilik çalışmaları ile birleştirmiştir. Asker ressam Hoca Ali Rıza’dan resim, Hulusi Efendi’den talik yazısı dersleri almıştır.1897 yılında Askeri Tıbbiyeyi bitirdikten sonra, Sıhhiye Müdüriyet-i Umumiyesi Hıfzıssıhha Şubesi’nde göreve başlamıştır. 1915 yılında Sıhhiye Umum Müdürü olan Dr. Adnan Adıvar, Sıhhiye Müzesi kurulması çalışmalarını başlatmıştır, kurucu müze müdürlüğüne Dr. Ahmet Hikmet Hamdi Bey 3000 kuruş maaşla getirmiştir. Aynı yıl Berlin, Frankfurt ve Dresden’deki sağlık müzelerini incelemek için Almanya’ya gönderilmiştir. Bu müzelerde sergilenen verem, sıtma, çiçek gibi bulaşıcı hastalıklardan korunma yollarını anlatan panolar yanında içki, morfin, kokain bağımlılığının zararlarını anlatan 25 görsel pano ile İstanbul’a geri dönmüştür. Getirdiği bu panoları Türkçeye çevirmiş, müze koleksiyonunu arttırmak için benzerlerini yapma çabasına girişmiştir. 30 mülaj ile Hamdi Suat Aknar’a ait 10 adet hastalık patolojisini gösteren maketler müzenin yeni koleksiyonunu oluşturmuştur. 1917 yılında, Cağaloğlu Sıhhiye Müdüriyeti Umumiyesi Binası’nda bir odada müze açma çalışmaları Dr. Ahmet Hikmet Hamdi bey, teknisyen Halit Hakkı bey ve bir hademeden oluşan üç kişilik kadro ile başlamıştır. Hastalık patolojilerinin gösterildiği mulajların yanında, yağlı boya tabloların üretimi için resim atölyesi ile mülaj atölyesini müzede kurmuştur. Halkı sağlıklı yaşam ve bulaşıcı hastalıklardan korunma amacıyla Türkçe olarak 8 yağlı boya ve 10 sulu boya olmak üzere 18 tablo daha koleksiyona kazandırılmıştır. Müzenin bu koleksiyonu, 1917 yılında Sıhhiye Müdüriyeti temsilen Hilal-i Ahmer Sergisi’ne katılmıştır. 1918 yılında müzenin 30 olan model sayısından ancak günümüze 4’ü kalmıştır. Sıhhiye Müdürü Esat Paşa’nın zamanında (1918) Sıhhiye Müzesi’nin açılış töreni yapılmıştır. Halkın ilgisinin artması sonucu müze, bugünkü Divanyolu’ndaki Müdafaayı Milliye Cemiyeti Binası’na taşınmıştır. İki oda ve bir salonda oluşan yeni müze mekanı, bir süre Sanayi-i Nefise Mektebi olarak 1920 yılında da İtalyan askerlerinin kullanımına verilse de 1922 yılından sonra müze olarak tekrar eski işlevini kazanmıştır. Sıhhiye Müzesi örnek alınarak başta Ankara olmak üzere 13 vilayette de sıhhiye müzeleri kurulduğu bilgisi kaynaklarda yer alsa da bu müzelerin açıldığına dair elimizde kesin veri yoktur. Dr. Ahmet Hikmet Hamdi Bey’in 1917 ile 1930’lu yılları arasında sağlık eğitimine yönelik yaptığı yağlıboya tablolarında hastalık ve hasta muayenesi konuları ağırlıklı olarak yer almıştır. Hasta Adam, Lepralı Adam, Hasta Çocuk Portresi, Sirozlu Çocuk, Sağlıklı Erkek Portresi, Kolera Hastalığı, Kızıl Hastalığı tablolarından bazılarıdır. 1928 yılında harf devrimi ile müzenin Osmanlıca anlatımlı olan mulaj ve tabloları yeni harflerle tekrar düzenlenmiştir. 1926 yılında Osmanlıca olarak yazılan ‘’Sıhhi Müze Atlası’’ beş yıl sonra Türkçe olarak yeniden basılmıştır. 1930 yılında Dresden Uluslararası Sağlık Sergisi’nde yer alan bu mulajlar, büyük beğeni toplamıştır.

Detaylar
Lot: 40 » Tablo

BAHRİYELİ İSMAİL HAKKI (1863-1926)

‘’Natürmort’’

Eski Türkçe imzalı. Hicri 1323 tarihli. Duralit üzeri yağlıboya.

Referans: Türk Ressamları Hayatları ve Eserleri / Sayfa:86

Ölçüler: 25 x 39 cm.

1863 yılında İstanbul’da doğdu. Bahriye mektebinde okudu. Resme olan merakı hocaları tarafından takdir ve teşvik edildi. Harbiye sınıfına geçerek teğmen oldu. Osmanlı Donanması için inşa olunacak Ejder torpidobotunun yapımına nezaret etmek üzere Hamburg’a gönderildi, ancak ülkesinden gönderilen maaşı kesilince maddi sıkıntıya düştü ve bu arada resim yapıp satarak geçimini temin etmeye çalıştı. Subaylıktan istifa ederek gemi mühendisi olarak çalışmaya başladı, aynı zamanda ünlü ressamların atölyelerine de devam ederek resim çalışmalarını sürdürdü. Kuzey denizlerine yaptığı pek çok deniz seyahatlerinde, kuzey denizlerinin koyu renkli bulutlarını, köpüklü dalgalarını, korkunç görünüşlerini inceledi, küçüklü büyüklü pek çok suluboya, guaj teknikleriyle deniz resimleri yaptı. Bu dönemde renkli litografya ve gravür baskısını da öğrenmiş, bu usulle birçok resmini de çoğaltmıştı. Tablolarında suların kıpırdanışı, dalgaların çatlayışı, fırtınaların haykırışı hissedilir. Suluboya, guaj, karakalem, pastel ve yağlıboya teknikleriyle gemi resimleri, deniz savaş resimleri, pek çok peyzaj deniz resimleri yapmıştır. Eserlerinde desen ve teknik bilgisi, renk uyumu birbirini tamamlamaktadır. Denizin her türlü halini ustaca resmetmiş, adeta denize ruh vermiştir. 1926 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.

Detaylar
Lot: 41 » Tablo

MEHMET MUAZZEZ ÖZDUYGU (1871-1956)

“Natürmort”

İmzalı. 932 tarihli. Kontrplak üzeri yağlıboya.

Referans: Türk Ressamları Hayatları ve Eserleri / Sayfa:198

Ölçüler: 49 x 63 cm.

1871 yılında İstanbul’da doğdu. Muazzez adını kullanan ressam, Bahriye Sanayi Alayı’ndan mızıka subayı olarak mezun oldu. Sanat ortamlarında Kadıköylü namıyla da tanınmıştır. Asker kökenli olmasına karşın sanata olan ilgisi farklı mecralara açılmasını sağladı. Özellikle resme olan üstün yeteneği ve sevgisi onu Sanayi-i Nefise Mektebi’ne yönelmesine neden oldu. 5 yıl içinde buradan mezun olunca da Bahriye’den ayrıldı. Bir süreliğine Güzel Sanatlar Akademisi’nde atölye hocalığı yaptı. Daha sonra akademide idare müdürü görevinde bulundu (1930). Yaptığı resimlerin konularını genellikle ortaoyunu kompozisyonları, sünnet düğünleri, Karagöz sahneleri gibi milli eğlenceler ve geleneksel oyunlardan seçmiştir. Ayrıca portre türünde çok başarılı olmuş ve iyi bir portreci olarak kabul edilmiştir. 1956 yılında İstanbul’da ölen sanatçının eserleri resmi ve özel müzelerle, yerli ve yabancı özel koleksiyonlarda yer almaktadır.

Detaylar
Lot: 47 » Tablo

PHILIPPE BELLO (1831-1911)

‘’Bedeviler’’

İmzalı. 1905 tarihli. Kağıt üzeri karışık teknik.

Ölçüler: 20 x 30 cm.

1831 yılında Venedik’te doğan Bello, mimarlık ve resim alanında kendi kendini yetiştirmiş, bu iki sanatın çeşitli dallarında tiyatro dekorlarından pastel çalışmalara kadar ürün vermiştir. Çok küçük yaşta seyahat etmeye başlayan sanatçı İtalya ve İsviçre’ye gitmiş, yedi yıl Rusya’da, dört yıl Mısır’da yaşamış, Fransa, Almanya ve Avusturya’dan geçerek Kırım savaşı sırasında Türkiye’ye gelmiştir. 1886 yılında Venedik’e giden Bellò, daha sonra 1893’te İstanbul’a dönerek Yeşilköy’e yerleşmiş ve 1909 yılına kadar Sanayi-i Nefise Mekteb-i Ali’sinde Alexandre Vallauri’nin yanında mimarlık eğitimine katkıda bulunmuştur. 1883 yılında kurulan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ilk suluboya hocası olup daha sonra Suluboya Bölümü Başkanlığı yapmıştır. Osman Hamdi’nin müdürlük yaptığı dönemde, Osman Hamdi’ye yakınlığı ile tanınan Bello, aynı dönemde De Mango, Adolphe Thalasso ve Salvatore Valeri ile birlikte hocalık yapmıştır. Bello, uzun yıllar sahne dekoru ressamlığı eğitimi görmüş ve fırsat buldukça bunu resimlerinde uygulamıştır. İstanbul ve yöresini konu alan, çoğunlukla suluboya çalışan Bello, döneminde İstanbul’da yabancı topluluklarca eserleri aranan popüler bir sanatçı idi.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 2
sonraki