Sayın koleksiyoner ve sanatseverler eserlere pey vermek ve "Online Canlı Müzayede"ye katılmak için web sitemiz üzerinden üye olunuz. İlgilendiğiniz eserler ile ilgili olarak +90 538 833 1391 no'lu telefondan randevu oluşturabilir, The RITZ-CARLTON Residence'daki adresimizde eserleri yakından inceleyebilir ve uzmanlardan bilgi alabilirsiniz.
Müzayedemizde uygulanan komisyon oranı %10, KDV oranı ise %18'dir. Ödeme süresi müzayede bitiminden sonra 7 (yedi) iş günüdür, ödemelerde o günkü "TC Merkez Bankası" döviz kuru esas alınır. Açık arttırma sonrası "SATIŞ İPTALİ, CAYMA HAKKI, veya ALIMDAN VAZGEÇME" söz konusu değildir, cezai şart olarak %30 aracılık hizmeti uygulanır.
Müzayedelerimizde beğeniye sunulan tüm eserler konusunun en değerli uzman ve otoriteleri tarafından ekspertiz edilmekte, ayrıca Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi, Ayasofya Müzesi, Türbeler Müzesi, Vakıflar ve Askeri Müze uzmanları tarafından incelenerek onaylanmaktadır.
MİRLİVA NURİ
“İmrahor Kasrı, Kağıthane / Mir-i Ahur”
Eski Türkçe “Bende-i Mirliva Nuri” imzalı. Peyzaj. Tuval üzeri yağlıboya. 1876-1909 arası. Osmanlı Saltanat Armalı ve Sultan II.Abdülhamid Han tuğralı altın varak orijinal çerçevesi içerisinde.
Eserin özel çerçevesi, konusu, sanatçının asker kökenli olması (şimdiki tuğgeneral), imzada adının devamında kullandığı “Bende (kul, köle)” ibaresi tablonun saraya yapıldığını ve Sultan II.Abdülhamid Han’a sunulduğunu göstermektedir.
Benzer özelliklere sahip “Osman Nuri Paşa” imzalı “Yıldız Sarayı Bahçesinden” isimli 73x91 cm. ölçülerindeki bir tablo İstanbul Resim Heykel Müzesi’nde bulunmaktadır. Padişahın Kulları olarak imzalanarak saraya sunulmuş tabloların sanatçıları genelde asker ressam ekolündendir. Kulları imzasının takvim anlamında ilk kullanım tarihi Saray Ressamlığı’nın kurumsal olarak başladığı 1860’lı yıllara tekabül etmektedir. Osmanlı Resim Sanatı’nın saraya özel yapılmış, belgesel özelliği ile dikkat çeken, ele geçmesi zor yüksek kıymette müzelik bir örneğidir.
Referans: Padişahın Ressam Kulları, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı, İstanbul 2012
Ölçü: 100 x 72 cm.
Çerçeve ölçüsü:118 x 122 cm.
→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
İmrahor Kasrı iki katlı, dik sivri çatılı büyük bir binadır. Dış görünüşü rustik karakterdedir, çatı katları ise devrin şale anlayışına göredir. Bununla birlikte plânı, klâsik haç şeklinde sofa ve merdiven tertibi ile köşe odaları sistemine dayanmaktadır. Her cephenin ortasında küçük bir çıkması vardır. Mir-i Ahur Köşkü, aynı zamanda bir biniş köşkü olduğu için iskelesi mevcuttur. Binişlerde ilk merhaledir, kayıklarla buraya kadar gelinir ve daha ileriye atlar üstünde gidilir. Burada, her sene bahar başlangıcında padişaha ve saray erkânına ziyafet verilmesi usul gereğidir.
ZİYA KULLARI (1840-1908)
“Belgrad Ormanı”
Eski Türkçe imzalı. Peyzaj. Tuval üzerine yağlıboya.
Sanatçının adının devamında kullandığı “Kulları” ibaresi, eserin saraya sunulduğunu göstermektedir. Padişahın Kulları olarak imzalanarak saraya sunulmuş tabloların sanatçıları genelde asker ressam ekolündendir. Kulları imzasının takvim anlamında ilk kullanım tarihi Saray Ressamlığı’nın kurumsal olarak başladığı 1860’lı yıllara tekabül etmektedir. Osmanlı Resim Sanatı’nın ele geçmesi zor, yüksek kıymette müzelik bir örneğidir.
Referans: Padişahın Ressam Kulları / TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı, İstanbul 2012
Ölçüler: 70 x 50cm.
90 x 70 cm. (çerçeveli)
BATİST (BAPTISTE) LİMONJİAN / LİMONCU EFENDİ
“Natürmort”
İmzalı. 1895 tarihli. İpek üzerine yağlıboya. Sanayi-i Nefise üretimi çok özel orijinal çerçevesi içerisinde.
Müzehane-i Hümayun Ressamı ve minyatür sanatçısı olan Limoncu Efendi, Asar-Atika Müzesi (İstanbul Arkeoloji Müzesi) Müdür Muavinliği ve Saltanat Müzesi konservatörlüğü gibi önemli görevlerde bulunmuştur. 1873 yılında ilk kez gerçekleştirilen Sanayi Mektebi Sergisi düzenleme komitesinde Limoncu Efendi, Ali Efendi ve Şeker Ahmet Paşa bulunmaktadır.
Provenans: KOCABAŞ Koleksiyonu
(Eser, provenans mektubu ile birlikte teslim edilecektir.)
Referans: Osmanlı İmparatorluğunda Ermeni Ressamlar / Garo Kürkman
Sanatta Batıya Açılış ve Osman Hamdi / Mustafa Cezar
Ölçüler: 50 x 40 cm.
Çerçeve ölçüsü: 65 x 55 cm.
ŞEVKET DAĞ (1876-1944)
“Natürmort”
Eski Türkçe imzalı, 1914 tarihli. Tuval üzerine yağlıboya. Orijinal altın varak çerçevesi içerisinde.
Sanatçı, Şeker Ahmet Paşa natürmortlarına özgü benzer bir kompozisyonu tuvaline aktarmıştır. Türk Resim Sanatı’nın ele geçmesi zor müzelik bir başyapıtıdır.
Provenans: KOCABAŞ Koleksiyonu
(Eser, provenans mektubu ile birlikte teslim edilecektir.)
Ölçüler: 74 x 56 cm.
93 x 74 cm. (çerçeveli)
→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
1876 yılında İstanbul'da doğan sanatçı Sanayi-i Nefise’yi 1897 yılında bitirdi. Uzun yıllar Galatasaray Lisesi’nde ve öğretmen okullarında resim öğretmenliği yapmış, sonradan Güzel Sanatlar Birliği adını alan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin kuruluş çalışmalarına katılmıştır. Sivil ressamlar kuşağının ilk üyelerindendir. Resim sanatımızda iç mekan (enteryör) ressamı olarak tanınır. 1909’da Münih ve Atina Uluslararası yarışmalarında altın, 1933’te de Paris ve Sofya’da gümüş madalya kazanan Dağ, yaşamının son yıllarında politikaya atılarak Konya ve Siirt’ten milletvekili seçilmiştir. Resmin klasik tür sınıflandırılması dışında özel bir tema ressamı olarak öncülük yapmış ressamın birçok müze ve koleksiyonda eserleri mevcuttur.
ŞEKER AHMET PAŞA (1841-1907)
“Bahar Dalı”
İmzalı. Natürmort. Tuval üzeri yağlıboya. Eserin şasesi “Şeker Ahmet Paşa, Hüseyin Kocabaş” ibareli ve orijinal ıslak imzalıdır.
Türk Sanat Tarihi’nin öncülerinden olan ve Osman Hamdi Bey ile birlikte Türk Resim Sanatı’nın en kıymetli sanatçılarından sayılan Şeker Ahmet Paşa’nın provenansı sebebi ile ayrıca kıymete haiz, farklı ve görülmemiş ele geçmez bir yapıtı, dönemine ait altın varak muazzam çerçevesi içerisinde.
Provenans: KOCABAŞ Koleksiyonu
(Eser, provenans mektubu ile birlikte teslim edilecektir.)
Ölçüler: 35 x 20 cm.
62 x 47 cm. (çerçeveli)
→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
Türk ressam ve devlet adamı Şeker Ahmet Paşa 1841’de İstanbul’da doğdu. On dört yaşında Tıbbiye Mektebi’ne girdi. Üstün başarı gösterip, bu arada resim sanatında özel yeteneğini ortaya koyduğundan, öğrenciliği sırasında, bu okulun resim öğretmeni yardımcılığına atandı. Resimleri, Padişah Abdülaziz’in dikkatini çekti ve onun isteğiyle, Paris’te Türk öğrenciler için kurulmuş olan Mekteb-i Osmaniye’ye gönderildi. Boulanger ve Gerome gibi akademik sanat eğitimi veren atölyelerdeki dersleri de izledi. 1862’den 1871’e kadar Paris’te çalıştı. 1870’te Paris’te düzenlenen Evrensel Sergi’ye katıldı. Istanbul’a dönüşünde piyade yüzbaşısı rütbesiyle Tıbbiye Mektebi’ne resim öğretmeni oldu. Ayrıca Beyazıt, Zeyrek, Kaptan İbrahim Paşa ve Sultanahmet sanayi mekteplerinde resim dersleri verdi. Kolağası (kıdemli yüzbaşı) olarak Abdülaziz’in yaverliğini yaptı. 27 Nisan 1873’te İstanbul Sanayi Mektebi salonunda, Türkiye’deki ilk resim sergisini açtı. Portre, figür ve kompozisyon gibi türlerin pek denenmediği o devirde Şeker Ahmed Paşa, natürmortları ile dikkat çekti. İki yıl sonra, 1 Temmuz 1875’te bir sergi daha düzenledi. 1877’de dördüncü rütbeden Osmanlı nişanı aldı ve bir yıl sonra da kaymakam oldu. 1890’da ferikliğe (tümgeneralliğe) yükseldi ve 1907 yılına kadar sarayda yabancı konuklar teşrifatçısı olarak görev yaptı. Fransızcayı çok iyi bilen, iyi huyu, tatlı dili, dost severliğinden ötürü «şeker» lakabını kazanan Ahmed Paşa, İstanbul’da, Mercan semtindeki evinde büyük bir resim atölyesi kurdu, orada çalıştı ve birçok gence sanatını öğretti.
HASAN VECİH BEREKETOĞLU (1895-1971)
“Eski İstanbul Sokağı”
İmzalı. 941 tarihli. Tuval üzeri yağlıboya.
Orijinal altın varak çerçevesi içerisinde.
Provenans: KOCABAŞ Koleksiyonu
(Eser, provenans mektubu ile birlikte teslim edilecektir.)
Ölçüler: 65 x 50 cm.
81 x 66 cm. (çerçeveli)
→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
1895’de Rodos’ta doğdu. İstanbul Hukuk Fakültesi’nde eğitim gördü. İlk resim derslerini Halil Paşa’dan alan sanatçı, 1922’de Paris’e giderek Julian Akademisi’ne devam etti. Türkiye’ye döndükten sonra yöneticilik görevleri üstlenen sanatçı Halkevleri Güzel Sanatlar Bölümü Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı Dairesi Müdürlüğü, Güzel Sanatlar Birliği Osmanlı Ressamlar Cemiyeti yöneticiliği makamlarında bulundu. 1950’den sonra İstanbul’a yerleşen ve kendini bütünüyle resim çalışmalarına veren Bereketoğlu, herhangi bir sanatçı grubuna katılmamış izlenimci bir üslupla manzara resimleri ve nü’ler yapmıştır. 1914 kuşağı sanatçılarının yapıtlarına kıyasla genelde daha soluk renkleri tercih etmiş, izlenimci üslupla bağdaşması güç olan bej ve gri tonlarını sıkça kullanmıştır.
HİKMET ONAT (1882-1977)
“İstanbul Boğazı’ndan Görünüm”
İmzalı, 1970 tarihli. Tuval üzeri yağlıboya.
Şasesi üzerine Hikmet Onat tarafından kurşunkalem ile not düşülmüş. Altın varak çerçevesi içerisinde.
Ölçüler: 75 x 55 cm.
107 x 87 cm. (çerçeveli)
→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
İstanbul’un Tophane semtinde doğdu. İlk eğitimini mahalle mektebinde yaptı. Daha sonra Fevziye Mektebi ve Kasımpaşa Rüştiyesi’ni bitirdi. Babasının isteği ile Heybeliada Bahriye Mektebi’ne girdi. 1902’de harbiye sınıfına geçti ve 1904 ‘te teğmen rütbesiyle mezun oldu. 2 yıl Heybetnüma Korveti’nde eğitimine devam etti ve üsteğmen olarak sırasıyla Saadet Vapuru, Nimet-i Hüda Torpidobotu’nda görev aldı. Daha sonra Aziziye Fırkateyni’nde açık kadroya alınarak Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitime başladı. Okulda son sınıfa devam ederken Kapısuyu Liman Reisliği’ne atandı. 1911 yılında Bahriye’den ayrılmıştır.
Hikmet Onat, V.Mecidi Nişanı ve Gümüş Liyakat Madalyası’na sahiptir. Daha Bahriye Mektebi’nde iken resim ve hat derslerine ilgi duyuyor ve üstün yeteneği hocaları tarafından takdir ediliyordu. Güzel Sanatlar Akademisi’nde Osman Hamdi Bey zamanında ünlü resim öğrencileri arasına girmiştir.
1911 yılında devlet bursu ile Paris’e gitti. Ressam Cormon’un atölyesine devam etti. Burada İbrahim Çallı, Feyhaman Duran gibi ressamlarla birarada çalışmıştır. I.Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine yurda döndü. Aynı yıl Şişli Resim Atölyesi’nde altı ressam arkadaşıyla beraber kahramanlık resimleri yapmak üzere görevlendirildi. Kısa süre Nişantaşı Sultanisi’nde, daha sonra Güzel Sanatlar Akademisi’nde çalışmaya başladı. Kendi ismini taşıyan resim atölyesinden emekli oluncaya kadar çalıştı ve pekçok öğrenci yetiştirdi.
Mütevazi ve sakin bir yapıya sahip olan Hikmet Onat, natürmort ve portre türünde eserler vermiş olmakla beraber, daha çok peyzaj ressamı olarak tanınmıştır. Deniz subayı olduğu için denizi çok sevdiğini daima belirtmiştir. “Osmanlı Ressamlar Cemiyeti” ve “Güzel Sanatlar Birliği”nin kurucularındandır.
JACQUES LOUIS GAUTIER (1820-1900)
"Mephistopheles"
İmzalı. 19.Yüzyıl. 1855 sonrası. Tutya, çok renk patineli.
J.L.Gautier tarafından 1853 yılında yapılan ve 1855’de Exposition Universelle’de sergilenen heykelin “DUPLAN et Salles” tarafından yapılan çoğaltmalarından. Alfred Busquet, “Modern and Contemporary Bronzes” isimli kitapta Gautier’nin “Duplan et Salles” üretimi “Mephistopheles” heykellerinin bir dönem Paris’de çok meşhur olduğundan, İmparator Napolyon ile Alba Düşesi’nin de koleksiyonlarına dahil ettiklerinden bahsetmektedir. Şeytanın ajanı Mephistopheles karakteri, ilk 16.Yüzyıl’da Christopher Marlow, ardından 19.Yüzyıl’da Johann Wolfgang Goethe'nin “Doktor Faustus” oyunuyla ünlenmiştir.
Referans: E.Benezit. Cilt:4 Sayfa:645
Bronzes of the 19.Century / Pierre Kjellberg 1994 Sayfa: 354-55.
Art Bronzes / Michael Forrest 1988 Sayfa: 432
European Sculpture of the Nineteenth Century / National Gallery of Art 2000 Sayfa:193
Yükseklik: 75 cm.
EZOTERİK AHŞAP OYMA PANO
17./18.Yüzyıl. Yekpare ahşaptan tasarlanmış eser ezoterik temalı ve altın vermeylidir. Eserin merkezinde kallavi ebatlarda bir taç, tepe bölümünde güneş, ay ve yıldız, yan bölümlere ise manastır, kale, kule ve kuyu resmedilmiştir. Tarihsel planda 'ezoterik bilgi' belirli grupların dışarıdakilerden (halktan) sakladığı bilgiyi tanımlamakta kullanılmıştır. İslam dininin soyut kutsallıklarından tamamen farklı olan Hristiyan dininin antropomorf efsaneleri ve tasarımları soyut tanrı düşüncesini bu eserde olduğu gibi semboller ve işaretler ile bir gerçekliğe büründürür. Ele geçmesi zor koleksiyonluk eserdir.
Provenans: Özel Koleksiyon
Ölçüler: 75 x 87 cm.
→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
Ezoterizm, bir konudaki derin bilgilerin ve sırların ehil olmayanlardan gizlenerek, bir üstad tarafından sadece ehil olanlara inisiyasyon yoluyla öğretilmesidir. Ezoterizm (içe yönelik anlam/ileti), asıl olarak belirli kişilerin içselliği ile sınırlandırılmış felsefî öğretilerdir. Ezoterizm geniş, farklı öğreti ve pratik yelpazesine sahip olan bir akımdır. Ezoterizme göre, ezoterik bilgiler, yani hakikatler ve sırlar, herkese açıklanmamalı, ancak belli eğitimlerden geçip o bilgileri almaya hak kazanmış, layık olmuş kişilere belirli bir zaman içerisinde derece derece açıklanmalıdır. Bu bilgiler belirli semboller ve alegoriler vasıtasıyla aktarılır. Bu durum kutsal metinlerde de geçerlidir.
19.YÜZYIL FİLDİŞİ ÇARMIHA GERİLMİŞ İSA KONULU İKONA
19.Yüzyıl. Fildişinden oyma tekniği ile çarmıha gerilmiş İsa konulu ikonografik eser altın yaldız bezemeli ve ahşap kasalıdır. İkona, ayin düzeninin bütünleyici bir parçasını oluşturur ve kutsal sanata bağlanır. İkon sanatçısı kişisel görüşü yansıtan bir sanatçı değil, ayinleri yöneten papaz gibi kilisenin görüşünü dile getiren bir aracıdır. İkonun, hristiyanlığa ilişkin bir temeli vardır; İsa Tanrının görüntüsü, cisimleşmiş halidir. Tanrısal lütuf, ikonda kutsanmış olarak yer alır ve görüntüye gösterilen saygı Tanrı'ya yöneliktir. İsa'nın çarmıha gerilmesi ise Hristiyan inancına göre Tanrının oğlu olan İsa'nın bir dizi sorgulama, mahkeme ve işkencenin ardından çarmıha gerilerek öldürülmesidir. Hristiyan teolojisinin merkezi konusudur. Üst seviye işçiliğe ve zarif tasarıma sahip nadir koleksiyonluk eserdir.
Obje 14x12 cm.
Çerçeve 25x30 cm.
İTALYAN BAROK 17.YÜZYIL MÜZELİK AYNA
17.Yüzyıl. İtalyan. Epok. Ahşap el oyması, üst seviye sanatçı işi. Soyut tanrı düşüncesinin heykel sanatı ve ahşap oymacılığı ile bambaşka bir boyuta taşındığı eser, 1699'da İtalya'da kilise etkisinde doğmuş ve tüm Avrupa'ya yayılmış Barok Sanatının ele geçmez bir başyapıtıdır.
Özellikle Roma’da yer alan kiliselerde, Avrupa’daki saraylarda ve şatolarda etkisini göstermiş hareketin estetiği diye tanımlanan üslubun etkisindeki bu tip aynalar 17.Yüzyılın bir döneminde İtalya’nın Lombardiya, Veneto ve Roma şehirlerinde üretilmiştir. Kaynaklara göre, o dönem Andrea Brustolon (1660-1732) gibi sanatçılar eserlerini tasarlarken Romalı Filippo Passarini’nin (1638-1698) “Nuove Investi d'Ornamenti d'Architettura e d'Intagli Diversi utili ad Argentieri, 1698” adlı desen kitabından esinlenmişlerdir.
Barok heykelinin en önemli özelliği hareketlilik ve anlatım gücüdür. Hareket, heykel üstüne düşen ışıkla sürekli yenilenir. Barok heykeli çok yönden algılanmak üzere düzenlenmiştir, kişiyi çevresinde dolaşmaya zorlar, insanın bütün ruh hâllerini yansıtır. Tıpkı benzerleri Amerika Metropolitan Müzesi, İtalya Belluno Müzesi ve Venedik Museo Correr Koleksiyonlarında bulunan Barok Sanatı’nın bir başyapıtı ve yüksek kıymette ele geçmez müzelik örneğidir.
Dünya müzayedelerinden sanatsal ve tasarımsal olarak (az veya tek figürlü) daha zayıf örnekler;
Christie’s / 500 Years Decorative Arts Europe, 06.07.2012 / Lot 148 Satış Fiyatı: 51.500 USD
Bonhams’s / Fine European Furniture, Sculpture 09.07.2015 / Lot 15 Satış Fiyatı: 55.000 USD
Referans: World Mirrors 1650-1900, G.Child / London 1990
Barocco in Italia, Decorazioni 1600 al 1738, Enrico Colle / Milano, 2000
Mobile Lombardo, Clelia Alberici / Milano, 1969
Mobile Romano, Goffredo Lizzani / Milano, 1970
Ölçüler: 86 x 72 cm.
JACOBUS (JACOB) POTMA (1610-1695)
“Altın Çağ (Golden Age) Ressamı ve Bavyera Saray Ressamı Potma’nın Müzelik Başyapıtı; LECTIO RELIGIO”
İmzalı, 1683 tarihli. Tuval üzeri yağlıboya. Tuvali “Jacobus Potma Fecit Anno 1683” ibareli, şasesi “Bavyera Memmingen” etiketli.
Altın varak orijinal dönem çerçevesi içinde. Eserlerine ulaşılması imkansız olan Altın Çağ Ressamı Potma'nın yüksek kıymette ele geçmez müzelik şaheseridir.
Bavyera Prensi Leuchtenberg tarafından saray ressamı ünvanına sahip Hollandalı Altın Çağ Ressamı Jacobus Potma, Wybrand de Geest’in öğrencisidir. Francis Xaveverius Şapeli’ndeki resimlerinde sahibi olan Potma’nın birçok önemli şapel ve yapı ile Bavyera Devlet Koleksiyonu’nda eserleri mevcuttur.
Provenans: KOCABAŞ Koleksiyonu
(Eser, provenans mektubu ile birlikte teslim edilecektir.)
Referans: E.Benezit. Cilt:8 Sayfa:448
Ölçüler : 163 x 110 cm.
→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
Evrensel olan; Hinduizm, Taoizm, Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslâm gelenekleri arasında önemli farklılıklar vardır, ancak kendi içleri içerisinde sanatla aralarında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Tanrı kavramı imge, nesne ve binalarda (kilise, cami vs..) cisim bulur. İslam dininin soyut kutsallıklarından tamamen farklı olan Hristiyan dininin antropomorf efsaneleri ve tasarımları soyut tanrı düşüncesini ‘çarmıha gerilme heykelleri, ikonalar, haçlar, İsa resimleri’ gibi eserler ile bir gerçekliğe büründürür.
Din, asırlar boyunca iktidarın kalıcılaştırılmasının bir aracı olarak kullanılmıştır. Bu sebeple tarihsel olarak din yani kilise sanatın da en etkili patronu olmuş ve sanatın konusunu da asırlar boyunca kendi belirlemiştir. Dünya müzeleri ‘çarmıha gerilme, yeniden dirilme, Meryem Ana ve çocuk´ konularının düşünülebilecek her açıdan işlendiği İsa, Meryem ve aziz figürleriyle doludur. Bugün insanlığın en değerli sanat eserleri arasında saydığımız bir çok eser (Michelangelo’nun Sistine Şapeli tavanı, Leonardo da Vinci´nin Son Akşam Yemeği tablosu vs..) kiliseye veya ona bağlılığını göstermek isteyen asil ve zenginler sayesindedir.
Sanatın dinle kesiştiği nokta anlaşılması zor, tanımlamaya, kurallara, doktrinlere direnen karakteridir. Din yaşama dair bir realite, sanat da bu realitenin irrealitesinin yansımasıdır.
FRANSIZ GOTİK ÇİFT ALTIN VERMEYLİ BRONZ KATEDRAL ŞAMDANI
18.Yüzyıl sonu. Fransız. Gotik stilde iki koruyucu meleğin taşıdığı yedi mumluklu altın vermeyli çift şamdan. Harika patineye sahip eserler fevkalade kondisyondadır.
Aynı üslupta benzer sanat eserleri Notre Dame Katedrali, Chartes Katedrali, Strasburg Katedrali ve Lutheran Katedrali’nde görülebilir. İhtişamlı görüntüsü ile dikkat çeken, üst seviye işçilik ile yapılmış, ele geçmez koleksiyonluk eserlerdir.
Yükseklik: 123 cm.
Şamdan Çap: 37 cm.
→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
Evrensel olan; Hinduizm, Taoizm, Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslâm gelenekleri arasında önemli farklılıklar vardır, ancak kendi içleri içerisinde sanatla aralarında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Tanrı kavramı imge, nesne ve binalarda (kilise, cami vs..) cisim bulur. İslam dininin soyut kutsallıklarından tamamen farklı olan Hristiyan dininin antropomorf efsaneleri ve tasarımları soyut tanrı düşüncesini ‘çarmıha gerilme heykelleri, ikonalar, haçlar, İsa resimleri’ gibi eserler ile bir gerçekliğe büründürür.
Din, asırlar boyunca iktidarın kalıcılaştırılmasının bir aracı olarak kullanılmıştır. Bu sebeple tarihsel olarak din yani kilise sanatın da en etkili patronu olmuş ve sanatın konusunu da asırlar boyunca kendi belirlemiştir. Dünya müzeleri ‘çarmıha gerilme, yeniden dirilme, Meryem Ana ve çocuk´ konularının düşünülebilecek her açıdan işlendiği İsa, Meryem ve aziz figürleriyle doludur. Bugün insanlığın en değerli sanat eserleri arasında saydığımız bir çok eser (Michelangelo’nun Sistine Şapeli tavanı, Leonardo da Vinci´nin Son Akşam Yemeği tablosu vs..) kiliseye veya ona bağlılığını göstermek isteyen asil ve zenginler sayesindedir.
Sanatın dinle kesiştiği nokta anlaşılması zor, tanımlamaya, kurallara, doktrinlere direnen karakteridir. Din yaşama dair bir realite, sanat da bu realitenin irrealitesinin yansımasıdır.
GIOVANNI (GIOACCHINO) VARLESE (1888-1922)
“Narcissus”
İmzalı.G.Varlese, Napoli. 1890 başları. Bronz, patineli. Vincenzo Gemito Ekolü’nden olan İtalyan sanatçının müzelik başyapıtı.
Antik Yunan Mitolojisi’nde suya yansıyan suretine aşık olup, aşkından ölerek nergise dönüşen Narcissus/Narsis/Narkissos; adını aynı zamanda narsizme, narkoza, bir çiçek familyasına (nergisgiller) ve bir çiçeğe de vermiştir. Mitin çok odaklı yapısı sanatçılar içinde araştırma konusu olmuş, farklı zamanlarda ve farklı biçemlerde eserlere gerçek ve temsil, kimlik ve cinsiyet, ben ve öteki arasındaki dönüşümü harekete geçiren efsane olarak yansımış ve özseverlik, dönüşüm, estetik ve cinsiyet bağlamında bir ifade aracı olarak kullanılmıştır. Caravaggio, Poussin, Varlese, Moreau, Waterhouse, Turner, Dalí, Kusama bu sanatçıların en önemlileridir.
Provenans: KOCABAŞ Koleksiyonu
(Eser, provenans mektubu ile birlikte teslim edilecektir.)
Referans: E.Benezit. Cilt:10 Sayfa:400
Yükseklik: 62 cm.
OSMANLI EDİRNEKARİ ÜSLUBU 18.YÜZYIL VENEDİK İŞİ BEŞ TAKSİMATLI ÇERÇEVE
18.Yüzyıl. Osmanlı Edirnekari stilinde, kallavi ölçülerde, beş taksimatlı. Venedik işi. Üst düzey kalitede ıhlamur ağacından oyma ve dekupe tekniği ile yapılmış. Pontus stilindeki eser yeşil renk tempera boya ve yoğun altın yaldız ile bezenmiştir. İri akantüs yapraklarından oluşan beş taksimatlı ana çerçeve ayçiçeği ve gül motifleriyle dekore edilmiştir. Taksimatlar döneminde aynaya dönüştürülmüştür. Ebadı, İşçiliği ve formu itibariyle dikkat çekicidir. Zengin görselliğe sahip tasarım harikası, koleksiyonluk eserdir.
Ölçüler: 97 x 73 cm.
FRANSIZ 19.YÜZYIL SÈVRES PORSELEN JARDINIERE
19.Yüzyıl. Fransız. Sèvres imalat damgalı, “Le Berre” sanatçı imzalı. Neo-klasik stil. Kallavi ebatlarda, kobalt renkte. Bronz kare kaideli, şişkin gövdeli ve altın vermey bronz aplikeli. Fransa’nın Sevres şehrindeki yine bu isimle anılan Fransız Hükümeti’nin himayesindeki kraliyet porselen fabrikasının ürünüdür. Fevkalade kondisyonda. Asaletin ve estetik mükemmelliğin temsilcisi olan Fransız Sèvres atölyelerinin nadir tesadüf edilen, benzer örnekleri müze koleksiyonlarında sergilenen, yüksek kıymete haiz koleksiyonluk üretimlerindendir.
Ölçüler: 54 x 55 cm.
→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
1740 yılında Sevres kasabasında XV.Louis ve Madame Pompadour’un himayesi ve desteğiyle Fransa Kraliyet Atölyesi olarak “Manifacture Nationale de Sèvres” açıldı. Bu atölye açıldıktan sonra çok kısa bir dönemde ekol haline gelerek 18.Yüzyılın en önemli sanat eserlerini üretmeye başladı. Efsanevi pembesi ve taklit edilemez mavisi bütün avrupa Sarayları tarafından aranmaya başlamış, zaten sınırlı olan üretimi talebi karşılamaktan çok uzak kalmıştır. O dönemde dahi müzayedelere, hatta karaborsaya düşmüştür. Jean-Claude Chambellan Duplessis ve Albert-Ernest Carrier-Belleuse gibi sanatçıların direktörlük döneminde üretilen parçalar kelimenin tam anlamıyla paha biçilmezdir.
FRANSIZ 19.YÜZYIL SÈVRES EMPERYAL PORSELEN VAZO
19.Yüzyıl. Fransız. Sèvres imalat ve üretim damgalı. “Charles Labarre” sanatçı imzalı. Labarre, 1893’te Chicago “The World's Columbian Exhibition”da sergilenen meşhur “Columbus Vazosu”nun da sanatçısıdır. Sèvres’in özel ve kıymetli “İmparatorluk Mavisi” renginde. Neo-klasik stil. Kallavi ebatlarda, saray üretimi boyutlarda. Bronz kare kaideli, şişkin yuvarlak 360⁰ döner gövdeli ve dar boyunlu, altın vermey bronz aplikeli ve kapaklı. Kapağı bronz kozalak tutamaklı. Fransa’nın Sevres şehrindeki yine bu isimle anılan Fransız Hükümeti’nin himayesindeki kraliyet porselen fabrikasının ürünüdür. Fevkalade kondisyonda, kapağı haliyle. Asaletin ve estetik mükemmelliğin temsilcisi olan Fransız Sèvres atölyelerinin nadir tesadüf edilen, benzer örnekleri müze koleksiyonlarında sergilenen, yüksek kıymete haiz koleksiyonluk üretimlerindendir.
Provenans: Özel Koleksiyon
Yükseklik: 110 cm.
Çap: 33 cm.
→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
1740 yılında Sevrés kasabasında XV.Louis ve Madame Pompadour’un himayesi ve desteğiyle Fransa Kraliyet Atölyesi olarak ‘Manifacture Nationale de Sèvres’ açıldı. Bu atölye açıldıktan sonra çok kısa bir dönemde ekol haline gelerek 18.Yüzyılın en önemli sanat eserlerini üretmeye başladı. Efsanevi pembesi ve taklit edilemez mavisi bütün avrupa Sarayları tarafından aranmaya başlamış, zaten sınırlı olan üretimi talebi karşılamaktan çok uzak kalmıştır. O dönemde dahi müzayedelere, hatta karaborsaya düşmüştür. Jean-Claude Chambellan Duplessis ve Albert-Ernest Carrier-Belleuse gibi sanatçıların direktörlük döneminde üretilen parçalar kelimenin tam anlamıyla paha biçilmezdir.
FRANSIZ 19.YÜZYIL “EUGÈNE SOLEAU” İMZALI BRONZ KAİDELİ BOHEM GAZ LAMBASI
19.Yüzyıl. Fransız. “Eugène Soleau, Paris” sanatçı imzalı.
Bronzdan imal edilmiş kaidesi üst seviye işçiliğe ve görselliğe sahip. Zengin altın patineli yüksek kaide kaide üzerinde yer alan Osmanlı beğenisine uygun olarak yapılan ve “Türk Camı” diye de adlandırılan “Bohem” altın yaldız bezemeli gaz haznesi ve fanusdan oluşmakta. Fevkalade kondisyonda, elektrikli sisteme döndürülmüş. Yaşadığı dönemde Avrupanın en önemli aydınlatma tasarımcılarından sayılan ve günümüze çok az eseri ulaşmış sanatçının yüksek kıymette, ele geçmez koleksiyonluk bir şaheseridir.
Yükseklik: 100 cm.
Çap: 20 cm.
FRANSIZ 18.YÜZYIL “TURQUERIE” SULTAN ve HANIM SULTAN FİGÜRLÜ ÇİFT ALTIN VERMEYLİ BRONZ ŞÖMİNE ÖNÜ
18.Yüzyıl sonu. Fransız. Damgalı. Turquerie Sanat Akımı’nın etkisinde ve Rokoko üslubunda bronzdan imal edilmiş. Altın vermeyli. Osmanlı sultan ve hanım sultan konulu iki adet takım. Platform üzerinde oturan sultan ve hanım sultan tasvirleri dönem kıyafetleri ve aksesuarları ile son derece estetik ve yüksek sanat kalitesi ile çalışılmış. Sultan nargile içerken, hanım sultan ise kahvesini yudumlarken canlandırılmıştır. Fevkalade kondisyonda. Turquerie Sanat Akımı’nın estetik yönü yüksek koleksiyonluk örnekleridir.
Ölçüler: 25 x 30 cm. (her biri)
OSMANLI SARAY İŞİ ALTIN VERMEYLİ BRONZ KONSOL SAAT
19.Yüzyıl. Osmanlı. Saray işi. Kadranı Eski Türkçe rakamlı. Osmanlı Rokokosu üslubunda tasarlanmış eser sıvama altın vermeylidir. Fevkalade kondisyonda. Benzer örneklerine müze ve saray koleksiyonlarında rastlayabileceğimiz tasarım harikası, ele geçmez koleksiyonluk bir şaheserdir.
Ölçüler: 57 x 28 cm.
OSMANLI SARAY İŞİ “BAĞA” MÜZELİK KONSOL SAAT
19.Yüzyıl. Osmanlı. Saray işi. Kadranı Eski Türkçe rakamlı. Ahşap üzerine sıvama bağa (kaplumbağa kabuğu) kaplama. Yoğun altın vermeyli bronz aplikeleri sancaklarla süslenmiş müzik aletlerinden oluşan Osmanlı Asalet armaları formunda tasarlanmış. Tacı şemse şeklinde ışınsal kollar ile bezeli. Eser Osmanlı Rokokosu üslubunda stilize dekorlu. Benzer örneklerine müze koleksiyonlarında rastlayabileceğimiz tasarım harikası saat, ele geçmez koleksiyonluk bir şaheserdir.
Ölçüler: 60 x 47 cm.
→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
Kaplumbağa’nın vücudunun üzerinde kemik plakalardan oluşmuş dış iskelet/zırh (bağa) vardır, tırnaksı bir maddedir, ısıyla yumuşatılır ve istenilen forma girer. Açık ve koyu sarı, kahve, kızıl kahverengi, menevişli estetik bir malzemedir. Bağa, kakmacılık ve sedefçilik gibi süsleme sanatlarında kullanılır ve kaplumbağa kabuğundan yapılmış eserlere verilen genel isimdir. Osmanlı İmparatorluğu’nda 17. Yüzyıldan itibaren özellikle kıymetli ve önemli eserlerde kullanılmıştır. Sanatçısı tarafından Isıtılarak pres altında kase, tabak, kutu, fincan zarfı, kaşık, tabaka, tespih gibi eşya yapılır. Koyu renkli ve kalın olanına “Afrika Bağası”, açık renkli ve ince olanına “İtalyan Bağası” denir. Romalıların Mısır’dan getirdiği bu değerli malzeme Osmanlılarca da kullanılmış ve çok rağbet görmüştür. Bağa Avrupa’da Rönesans ve Barok dönemlerinde mobilya bezemesinde sıkça görülmektedir. Özellikle 17.Yüzyıl ortasından 18.Yüzyıl sonlarına kadar Fransa’da çok gözde olan ve giderek Avrupa’ya yayılan ve “Boulle” işi denilen marköteri mobilyalarda, pirinçle birlikte abanoz gibi sert ağaçlar üstüne işlenmiştir. Bağa’dan yapılan eserler ile bağa kullanılarak süslenen eşyalar son derece nadir çıkan, kıymetli eserlerdir.
ESER-İ İSTANBUL SARAY İŞİ MÜZELİK KAPAKLI SAHAN
19.Yüzyıl. Osmanlı. Sultan Abdülmecid Han dönemi. (1845-1875) İstanbul işi. Kapak tutamağı realist dalında tomurcuklu balkabağı formunda olan eserin dış ve iç yüzeyi çok renk el boyaması realist Beykoz gülleri ve çiçek buketleri ile dekorlu. Kâsesi halka dipli, yayvan ve dışa doğru genişlemekte, haliyle, kapak kısmı ise bombeli, yayvan ve yukarıya doğru kubbesel formda, fevkalade kondisyonda.
Eserin benzer örneği Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonu’nda bulunmakta ve Sadberk Hanım Müzesi 1989 kitabının 146.sayfasında yer almaktadır. 19.Yüzyıl ortalarında 30 yıl gibi kısa bir süre imalat yapan atölyenin lüks üretimlerinden, Türk Porselen Sanatı’nın ele geçmez bir şaheseridir.
Provenas: KOCABAŞ Koleksiyonu
(Eser, provenans mektubu ile birlikte teslim edilecektir.)
Referans: Benzer örnek “Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonu”nda mevcut olup Envanter No: H.K 380-3443 A-B ile kayıtlıdır.
Ölçüler: 14 x 23 cm.
FRANSIZ 19.YÜZYIL PORCELAIN DE PARIS ORYANTALİST ÇİFT VAZO
19. Yüzyıl. Fransız. Porcelain de Paris. Osmanlı Pazarı için özel imalat. Yüksek platform kaideli ve yanlardan çift kulplu olarak tasarlanmış eserlerin beyaz renk zeminleri yoğun altın yaldız ile konturlanmış, merkezdeki hanım sultan tasvirleri ise dönem kıyafetleri ve aksesuarları içinde son derece estetik ve yüksek sanat kalitesi ile çalışılmış. Oryantalist Sanat Akımı’nın koleksiyonluk örnekleridir.
Referans: Porselencilik Tarihi, 1941 / Hüseyin KOCABAŞ
Ölçüler: 19 x 11 cm. (her biri)
→ YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
19.yüzyılda Turquerie modasının yerini Uzakdoğu, Arap-Afrika unsurlarının daha yoğun olduğu ve bir anlamda doğuya batıdan bakmanın sanatsal penceresi olarak değerlendirilen “Oryantalizm Akımı” almıştır. Her dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun hayranlık uyandıran gücü ve zenginliği tüm dünyada Osmanlı Pazarı’na ve Osmanlı Sarayı’na özel birçok sanat eseri üretilmesine sebep olmuştur.
Osmanlı ve İslam pazarına oryantal etkilerin ağır bastığı üstün kalitede porselen eserler üretimi yapan Fransa’da birçok şehirde, bir çok porselen fabrikası ve atölyeleri mevcuttur. Bunların en meşhurları Sevres, Jacop Petit, Limoges, Versailles …vs.. gibi fabrikalardır. Osmanlı döneminde Fransa’dan külliyetli porselen ihraç edilmiş ise de eserlerin bir kısmına damga vurulmadığı, ayrı bir sistemde takip edilmediği içindir ki bu mamulâtın hepsini birden “Porcelain de Paris” diye isimlendirmekteyiz.
JAPON MEİJİ TAISHO DÖNEMİ KSUNOBE SANATÇI İMZALI “EMPERYAL” ÇİFT SATSUMA VAZO
19.Yüzyıl. Japon Taisho dönemi, 1868 sonrası. Ksunobe sanatçı imzalı. Kyoto Bölgesi. Kallavi ebatlarda, çift.
Emperyal eserler yuvarlak düz dipli, şişkin gövdeli ve dar uzun boyunlu olarak tasarlanmış ve şeffaf parlak sırlı yüzeyleri yoğun altın ve çok renk kullanılarak dragon motifleri ve figüratif gerçek yaşam sahneleri ile dekorlanmıştır. Ahşap kaideleri ile birlikte. Fevkalade kondisyonda. Emsallerine müze ve saray koleksiyonlarında rastlayabileceğimiz, estetik ve görsel yönü yüksek, ele geçmez koleksiyonluk şaheserlerdir.
Referans: Porselencilik Tarihi, 1941 / Hüseyin KOCABAŞ
Ölçüler 62 x 33 cm
Kaideli yükseklik 66 cm.