• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

MÜZELİK ve KOLEKSİYONLUK ESERLER MÜZAYEDESİ | 35

Arthill Müzayedeleri; Hüseyin ve Yiğit KOCABAŞ'ın oluşturduğu koleksiyonlardan, Türk İslam Sanatı Uzmanı Müzeolog Dr.Zübeyde Cihan ÖZSAYINER direktörlüğünde konusunun en değerli uzman ve otoritelerinin ekspertiz ve katkıları ile hazırlanmakta, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Ayasofya Müzesi, Türbeler, Vakıflar ve Askeri Müze uzmanlarının onayı ile gerçekleşmektedir.

Eserlere pey vermek ve "Online Canlı Müzayede"ye katılmak için web sitemiz üzerinden üye olunuz. Müzayedelerimizde uygulanan komisyon oranı %15, KDV oranı ise %20'dir. Ödeme süresi müzayede bitiminden sonra "7" (yedi) iş günüdür, ödemelerde o günkü "TCMB" döviz kuru esas alınır. Açık arttırma sonrası "SATIŞ İPTALİ, CAYMA HAKKI, veya ALIMDAN VAZGEÇME" söz konusu değildir, cezai şart olarak %35 aracılık hizmeti uygulanır.

Arthill Müzayedeleri'nde satışa sunulan tüm eserler "The Ritz-Carlton Istanbul" Süzer Plaza S2'de yer alan "Arthill Gallery"de sergilenmektedir. Müzayede süresince galerimizi 12.00 / 19.00 (Pazar hariç) saatlerinde ziyaret ederek eserleri yakından inceleyebilir ve uzmanlardan bilgi alabilirsiniz.

Lot: 8 » Tombak

OSMANLI 18.YÜZYIL TOMBAK BUHURDAN

18.Yüzyıl sonu. Osmanlı. İstanbul işi. Tıpkı benzeri “Sultan II.Abdülhamid Han”ın türbesinde yer almakta. Bakırdan dövme tekniği ile imal edilmiş, altın ve cıva amalgamı ile tombaklanmış. Osmanlı Rokokosu üslubunda tasarlanmış, kazıma (grave) ve kalemişi tekniği ile stilize tezyinatlı. Kubbesel kapağı ajurlu, kapak tutamağı tomurcuk formunda. Osmanlı Tombak Sanatı’nın yüksek kıymette ele geçmez müzelik örneğidir.

Referans: Tombak Altından Süzülen Zarafet, 2008 / Yapı Kredi Yayınları

Ölçüler: 25 x 21.5 cm.

Tombak, altın-cıva karışımı ile kaplanmış bakır ve bakır alaşımı eşyanın genel adıdır. Altın ve gümüşün özelliği cıva içinde çözülebilmeleri yani sıvılaşabilmeleridir. Bu, cıva ile altın karışımı sıvıya amalgam denir. Bu özellikten yararlanılarak gerçekleştirilen yaldızlama ya da Osmanlıca adıyla tombaklama tekniği ile çok sağlam ve düzgün bir kaplama elde edildiği için günümüze kadar kullanılmıştır. Tombaklama yapmak için cam veya porselen bir kabın içinde cıva ve çok ince kıyılmış 24 ayar altın karıştırılır. Bu karışım ahşap bir çubukla karıştırılarak, altının cıva içinde tümüyle çözülmesi yani sıvılaşması sağlanır. Daha sonra ince bir tülbentle süzülen sıvı alaşım yani amalgam kullanıma hazır hale gelmiştir. Altın kaplanacak eşyanın yüzeyi bütün oksit ve kirlerden temizlenip kurutulur. Tombak yapılacak yüzeye bir fırça, mantar parçası veya bez tampon ile amalgam yedirilerek sürülür. Tombaklanmış eşya, küllenmekte olan odun kömürü ateşi üzerine konularak veya düşük ısıda fırınlanarak civanın uçması sağlanır. (Bu safhada buharlaşan civanın solunması son derece tehlikelidir ve geçmişte bu mesleği yapan kişilerde hayati sorunlara yol açmıştır, ustasını öldüren sanat diye bahsedilir) Geriye kalan altın, yüzeye iyice sızmış ve yapışmış olduğundan kaplama oldukça kalitelidir.

Detaylar
Lot: 9 » Hat

KAZASKER MUSTAFA İZZET EFENDİ (1801-1876)

“Celî Sülüs İstifli Hat Levha”

19.Yüzyıl. Osmanlı. Ketebeli. Hicri 1275 (M.1858) tarihli. Vişneçürüğü aherli kumaş üzerine beyaz üstübeç mürekkebi kullanılarak istifli celi sülüs hat ile “Âl-i Abâ” isimleri yazılı. Eserde ehl-i beyt ve dört halifenin isimleri en üstte “Allah Celle Celalühü” olmak üzere “Muhammed Aleyhisselam”, “Ebubekir radiyallahu-anh”, “Ömer radiyallahu-anh”, “Osman radiyallahu-anh”, ”Ali radiyallahu-anh”, “Fâtıma”, “Hasan” ve “Hüseyin” şeklinde yer almakta. Altın cetvelli. Dış pervazı koyu renk zemin üzerine altın kullanılarak kıvrık dallar üzerinde çiçek, yaprak ve kurdele motiflerinden oluşan “Rokoko” üslubunda tezhipli.

Kazasker (Kadıasker) Mustafa İzzet Efendi’nin kumaş üzerine yazmış olduğu nadir eserlerden. Dr.Hüseyin Gündüz tarafından ekspertiz raporludur. Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin 146'ncı ölüm yıldönümü nedeniyle (2022) Taksim Camii Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Yad-ı Mazi Hüsn-i Hat Sergisi”nde yer almış, sergi kitabında ilk eser olarak neşredilmiştir. Türk Hat Sanatı’nın yüksek kıymette ele geçmez müzelik bir şaheseridir.

Provenans: Özel Koleksiyon’a aittir.

Sertifika: Eserin, Mimar Sinan Üniversitesi Hat Anasanat Dalı Başkanı Dr.Hüseyin Gündüz tarafından verilmiş “Ekspertiz Raporu” mevcuttur.

Sergi: Yad-ı Mazi Hüsn-i Hat Sergisi / 2022

Literatür: Yad-ı Mazi Sergi Kitabı / Sayfa: 2 (ilk eser)

Referans: Türk Hattatları, Şevket RADO / Sayfa:216

Ölçüler: 58 x 53 cm.

Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Destân Ağazâde Mustafa Ağa’nın oğlu olarak H. 1216/M. 1801’de Tosya’da doğdu. Ana tarafından nesebi, Şeyh Seyyid İsmâ’il-i Rumî’ye dayanır. Babasının vefâtı üzerine, annesi tarafından çocuk denebilecek yaşta iken İstanbul’a gönderilir. Henüz 13 yaşında ve Fâtih’teki Baş Kurşunlu Medresesi’nde ilim tahsîl ederken Bahçekapısı’ndaki Hidâyet Cami’nde Cuma selâmlığına çıkan Sultan Mahmud’un huzurunda edâ ettiği na’t-ı şerîfin beğenilmesi üzerine Silâhdâr Gâzî Ahmed Paşazâde Alî Bey’in himâyesine verilir. 3 sene onun dâiresinde tahsîl ve terbiye görüp hüsn-i hat dersleri aldıktan sonra Galata Sarayı’na çerağ edilir. Orada da 3 sene kaldıktan sonra H. 1236/M. 1820’da Silâhdâr Alî Paşa’nın iltimâsı ile Enderûn’a alınır. Burada da Kömürcüzâde Hâfız Şeydâ’dan musıkî dersleri alıp neyzenlik ve hânendeliğe çalışır. Ancak daha sonra askerliğe geçmek arzusuyla saraydan çerâğ olmak ister. Kabul görmemesi üzerine 100 guruş mâhiye ihsân ile H. 1245/M. 1829’da hac vazifesini ifâ etmek üzere saraydan ayrılır.

Nakşibendî Târikatı meşâyihinden Kayserili Alî Efendi ile birlikte Hicaz’a giderek, Abdullah Dehlevî hulefâsından Şeyh Mehmed Cân Efendi’ye hizmetine girer. Oradan Mısır’a geçerek 7 ay kadar orada kalır. İstanbul’a döndükten sonra da Mahmud Paşa Hamamı civârında bir hâneye yerleşerek, başında Nakşî tâcı ve sırtında Dehlevî hırkası olduğu hâlde saray yaşantısından uzak durmaya çalışır. Ancak bir Ramazân günü Bayezid Cami’nde kamet aldığına şâhid olan Sultan Mahmud, hizmetini terkederek bu kıyafete girdiği için kendisine pek ziyâde kızıp nefyine fermân verir. Araya girenlerin delâleti ile affedilerek, tekrar Sultan Mahmud’un muhabbetini kazanan Mustafa İzzet Efendi, ömrünün sonuna kadar sultanın sâz nevbetlerine devam ederek nice lütûf ve iltifâtına nâil olur. Muhtelif tarihlerde muzıka ve hademe-i hümâyûnun hutût muallimliklerine tayin edilir.

Sultan Abdülmecîd’in cülûsundan sonra da Eyüp Sultan Cami hitâbetine getirilir. Ayrıca Lâleli Cami Evkafı’nın kaymakamlığı da uhdesine tevcîh edilir. 1261 senesi Muharrem’inde (Ocak-1845) Eyüp Sultan Cami’nde Sultân Abdülmecîd’in huzurunda okuduğu hutbe pek ziyâde beğenildiğinden imâm-ı sânî-i sultânî olur. Bu arada ilmiye kademelerinde de hızla yükselerek muhtelif tarihlerde Selânik, Mekke ve İstanbul kadılığı payelerini elde eder. Receb-1265/Mayıs-1849’ta da Anadolu Kazaskerliği pâyesini alır. O senenin Zi’l-hicce’sinde(Kasım) de baş-imâm olan Mustafa İzzet Efendi’ye ilâve olarak Rumeli Kazaskerliği pâyesi verilir. Ertesi sene şehzâdegânın yazı muallimliğine ve Şehzâde Abdülazîz’in müzâkerecilik hizmetine tayin olunur. H. 1269/M. 1852’de imâmlıktan ayrıldıktan sonra iki def’a Meclis-i Vâlây-ı Ahkâm-ı Adliyye’ye âza ve ardından fiilen Rumeli Kazaskeri olup “hasbe’l-usûl Reisü’l-ulemâ ve Nâkibü’l-eşrâf” olur.

Meclis-i Vükelâ’ya me’mur iken H. 27 Şevvâl 1293/M. 16 Kasım 1876 tarihinde vefât eden Mustafa İzzet Efendi, müntesiblerinden olduğu Tophâne’deki Kadirîhâne Tekkesi’nin hazîresinde medfundur. Defni esnâsında, fazilet sâhibi bir zâtın, “Efendiler, buraya gömdüğümüz bir ma’arif sandığıdır!” dediği menkûldür. Mezartaşındaki kitâbe şâkirdlerinden Muhsinzâde Abdullah Bey tarafından yazılmıştır.

Detaylar
Lot: 10 » Gümüş

SULTAN III.AHMED HAN TUĞRALI “SULTANİ” GÜMÜŞ DİVİT

18.Yüzyıl başı. Osmanlı. Saray işi. Sultan III.Ahmed Han (1703-1730) tuğralı. Eski Türkçe (Osmanlıca) ile “Kadd-ı Amel-i Mehmed” usta damgalı. Gümüş. Devasa ebatlarda. Sultani özelliklerde ve işçilik kalitesinde imal edilmiş. Zor tesadüf edilen gümüş üzerine “altın vermey", vermey üzerine "savat" işçiliği uygulanmış. Hokka kapağına grave (kazıma) tekniği ile “Mühr-ü Süleyman” motifi, “Ya Fettah” ibaresi ve "Ashab-ı Kehf"in isimleri tatbik edilmiş, iri pembe ruby taş montürlü. Kazıma (grave) ve kalemişi tekniği ile stilize floral tezyinatlı. Savatlı, zengin altın vermeyli. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın yüksek kıymette ele geçmez müzelik şaheseridir.

Referans: Eserin tuğrası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 43.sayfasında, usta damgası ise 106.sayfasında yer almaktadır.

Ölçüler: 7 x 35.5 x 8 cm.
Ağırlık: 841 gr.

Divit, genellikle silindir biçimli bir kalemdan ile bir hokkadan oluşan yazı takımıdır. Kolay taşınması için kalemdan ve hokka birbirine bağlı olarak tasarlanmıştır. Hattatlar ve katipler divitlerini bellerine sardıkları kuşağın içinde taşırlar, kaymasın diye de “divit şiltesi” denen genelde deriden yapılan bir kılıf içine koyarlardı. Divitlerde hokka kalemdanın alt bölümüne dışarıdan bakıldığında görülmeyecek biçimli vidalı olarak yerleştirilir ya da üst bölümün kenarına perçinlenirdi. Divitler boy ve özelliklerine göre başlıca “hattat diviti”, “kâtip diviti” ve “kassam diviti” olarak üçe ayrılır. Birçok malzemeden yapılmış olan divitler mevcut olsa da abanoz, fildişi ve altından olanlarına son derece nadir tesadüf edilir. Divit sanatkarlarına “Devati” denilir. Divit yapımı hayli ustalık ve emek isteyen zor bir sanat dalıdır. Evliya Çelebi (1611-1682) divitçi esnafına ait dükkânların Beyazıt’ta kağıtçılar içinde bulunduğunu nakletmiştir. “Devati”ler / Divitçiler, Süleymaniye Camii avlu duvarı önünde boydan boya sıralanmış kırka yakın dükkânda ve bir kısmı da Üsküdar’da bugün Arakıyeci Hacı Cafer Mahallesi adını taşıyan yerde 1900 başlarına kadar faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.

Detaylar
Lot: 23 » Obje

OSMANLI 18.YÜZYIL “SÜLEYMANİYE İŞİ” SÜTLÜK

18.Yüzyıl. Osmanlı. İstanbul, Süleymaniye işi. Bakır üzerine çok renk mine (emay) tekniği ile imal edilmiş, zengin altın yaldız bezemeli. Saray işi. Osmanlı Rokokosu üslubunda dekorlu, stilize floral tezyinatlı. Tombak çemberli ve taşıma kulplu. Kubbesel menteşe kapaklı, kapak tutamağı kozalak formunda. Haliyle. Benzer örnekleri müze ve özel koleksiyonlarda yer alan, yüksek kıymette nadir tesadüf edilen koleksiyonluk eserdir.

Provenans: Özel Koleksiyon’a aittir.

Ölçüler: 12 x 8.5 cm.

İstanbul Süleymaniye’de yapıldıkları için “Süleymaniye” olarak adlandırılan mine çalışmalarında form ve dekorasyon açısından Osmanlı sanatı, mine işçiliği açısından da Viyana mine işçiliği örnek alınmıştır. 18.Yüzyılda İstanbul Süleymaniye Camii civarındaki atölyelerde üretilen ve “Süleymaniye İşi” olarak tanınan sahan, sakızlık, fincan zarfı, enfiye kutusu gibi bakır üzerine mineli eserler, canlı renkleri, dönemin modasını yansıtan çiçek demetlerinden oluşan bezemeleri ile dikkat çekicidirler. Mine işinde kullanılan cam tozu, çeşitli kimyasal maddelerin, istenen rengi verecek metal oksitleriyle karıştırılıp ısıtılmasıyla elde edilir. Bu karışım soğuduktan sonra dövülerek toz hâline getirilir. Değişik oranda katkı maddeleri kullanılarak saydam, yarı saydam ya da mat mine yapılabilir. Bezenecek olan metal yüzeye hazırlanan mine tozu sürülür ve fırınlanır. Sıcak fırında mine eriyerek metal yüzeyle kaynaşır ve camsı bir görünüm alır. Mine işinde kullanılan metaller altın, gümüş ve bakırdır. Altın ve gümüş üzerine saydam mine kaplanarak değerli metalin parıltısının minenin altından görülmesi sağlanır, bakır üzerine ise saydam olmayan mine kaplanır.

Detaylar
Lot: 24 » Obje

OSMANLI 18.YÜZYIL “SÜLEYMANİYE İŞİ” MİNELİ ZARF

18.Yüzyıl. Osmanlı. İstanbul, Süleymaniye işi. Bakır üzerine çok renk mine (emay) tekniği ile imal edilmiş. Altın yaldız bezemeli, stilize floral tezyinatlı. Haliyle. Benzer örnekleri müze ve özel koleksiyonlarda yer alan, yüksek kıymette nadir tesadüf edilen koleksiyonluk eserdir.

Provenans: Özel Koleksiyon’a aittir.

Ölçüler: 4.5 x 5.5 cm.

İstanbul Süleymaniye’de yapıldıkları için “Süleymaniye” olarak adlandırılan mine çalışmalarında form ve dekorasyon açısından Osmanlı sanatı, mine işçiliği açısından da Viyana mine işçiliği örnek alınmıştır. 18.Yüzyılda İstanbul Süleymaniye Camii civarındaki atölyelerde üretilen ve “Süleymaniye İşi” olarak tanınan sahan, sakızlık, fincan zarfı, enfiye kutusu gibi bakır üzerine mineli eserler, canlı renkleri, dönemin modasını yansıtan çiçek demetlerinden oluşan bezemeleri ile dikkat çekicidirler. Mine işinde kullanılan cam tozu, çeşitli kimyasal maddelerin, istenen rengi verecek metal oksitleriyle karıştırılıp ısıtılmasıyla elde edilir. Bu karışım soğuduktan sonra dövülerek toz hâline getirilir. Değişik oranda katkı maddeleri kullanılarak saydam, yarı saydam ya da mat mine yapılabilir. Bezenecek olan metal yüzeye hazırlanan mine tozu sürülür ve fırınlanır. Sıcak fırında mine eriyerek metal yüzeyle kaynaşır ve camsı bir görünüm alır. Mine işinde kullanılan metaller altın, gümüş ve bakırdır. Altın ve gümüş üzerine saydam mine kaplanarak değerli metalin parıltısının minenin altından görülmesi sağlanır, bakır üzerine ise saydam olmayan mine kaplanır.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 16
sonraki