• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

MÜZELİK ESERLER MÜZAYEDESİ | 33

Arthill Müzayedeleri, Hüseyin KOCABAŞ ve Türk İslam Sanatı Uzmanı Müzeolog Dr.Zübeyde Cihan Özsayıner direktörlüğünde konusunun en değerli uzman ve otoritelerinin ekspertiz ve katkıları ile hazırlanmakta, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Ayasofya Müzesi, Türbeler, Vakıflar ve Askeri Müze uzmanlarının onayı ile gerçekleşmektedir.

Eserlere pey vermek ve "Online Canlı Müzayede"ye katılmak için web sitemiz üzerinden üye olunuz. Eserler ile ilgili olarak +90 538 833 1391 no'lu telefondan bilgi alabilir, ayrıca randevu oluşturarak The Ritz-Carlton Residence'daki adresimizde koleksiyonu yakından inceleyebilir ve uzmanlardan bilgi alabilirsiniz.

Müzayedelerimizde uygulanan komisyon oranı %15, KDV oranı ise %20'dir. Ödeme süresi müzayede bitiminden sonra "7" (yedi) iş günüdür, ödemelerde o günkü "TCMB" döviz kuru esas alınır. Açık arttırma sonrası "SATIŞ İPTALİ, CAYMA HAKKI, veya ALIMDAN VAZGEÇME" söz konusu değildir, cezai şart olarak %35 aracılık hizmeti uygulanır.

Lot: 27 » Porselen

YILDIZ PORSELEN SARAY İŞİ DUVAR TABAĞI

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu”

19.Yüzyıl. Osmanlı. “Ay-Yıldız” imalat damgalı. “Sene 1312 / 3” tarihli. Sultan II.Abdülhamid Han dönemi. Saray işi, Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu özel üretimlerinden. Kallavi ebatlarda tasarlanmış. Tüm yüzeyi üst seviye fırça kalitesinde sırüstü peyzaj çalışmalı, altın yaldız bezemeli. Altın konturlu. Beyaz hamurlu, beyaz astarlı, şeffaf sırlı. Yuvarlak formlu, düz dipli, hafif yüksek kenarlı. Fevkalade kondisyonda. Eserin benzer örnekleri “Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonu” envanterine kayıtlı, görseli ise “Topkapı Sarayı Müzesi Yıldız Porselenleri” kitabının 368. ve 369.sayfasında yer almakta. Türk Porselen Sanatı’nın benzer örnekleri “Saray Koleksiyonları”nda yer alan yüksek kıymette ele geçmez müzelik şaheseridir.

Referans: Porselencilik Tarihi, 1941 / Hüseyin KOCABAŞ - Sayfa: 116

Topkapı Sarayı Müzesi Yıldız Porselenleri, 2015 / Hülya Kalyoncu - Sayfa: 368, 369

Çap: 46 cm.

Türk Çini Sanatı’nı canlandırmak, yeni bir yön ve hız vermek amacıyla Sultan II. Abdülhamid Han tarafından 1891 yılında Yıldız Sarayı bahçesinde Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu kurulmuştur. Hemen üretime başlayan Fabrika, 1894 depreminde zarar görmüş, aynı yıl İtalyan Mimar Raimondo d’Aronco’ya adeta yeniden yaptırılmıştır. Fabrika’nın kuruluşunda gerekli olan ileri teknoloji, her türlü malzeme ve kalıp Fransa'daki Sèvres ve Limoges fabrikalarından getirilmiştir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen eserlerin tümünde fabrikanın orijinal amblemi olan “Ay-Yıldız” damgası yer almaktadır. Damganın hemen altında eserin hangi yılda üretildiği yazar. Hereke Fabrikası gibi bir imparatorluk fabrikası olan Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen porselenler, öncelikli olarak son dönem saray, köşk ve kasırların dekorasyonunda kullanılmış ve armağan olarak yabancı hanedanlara sunulmuştur. Fabrikada birçok yerli ve yabancı sanatçı çalışmıştır. Bu sanatçıların en önemlilerinden biri olan Halid Naci, padişah tarafından yetiştirilmek üzere Sèvres Porselen Fabrikası'na gönderilmiştir. Fabrikanın kurulduğu ilk yıllarda üretilen eserler, form ve bezeme açısından Fransız porselenlerinin etkisindedir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’ndaki üretim, 1909 yılında, Sultan II. Abdülhamid’in tahtan indirilmesiyle durdurulmuştur. Bu dönemde Müze-i Hümâyûn Müdürlüğü'ne bağlanan fabrikanın yeniden üretime geçmesi için Müze-i Hümâyûn’un müdürü olan Osman Hamdi Bey girişimlerde bulunmuştur. 1910 yılında Osman Hamdi Bey'in ölümüyle Halil Edhem Bey, Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu'nu yeniden çalıştırma hazırlıklarına başlar ve 1911 yılında fabrikada yeniden üretime geçilir.

Detaylar
Lot: 28 » Porselen

YILDIZ PORSELEN SARAY İŞİ “HALİD NACİ” İMZALI ART-NOUVEAU VAZO

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu”

Osmanlı. “Ay-Yıldız” imalat damgalı. “Sene 1312 / 14” tarihli. Eski Türkçe ile “Halid Naci” imzalı. Sultan II.Abdülhamid Han dönemi. Saray işi, Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu özel üretimlerinden. Art-Nouveau üslubunda. Kallavi ebatlarda. Nadir tesadüf edilen “mercan” renginde, zengin altın yaldız bezemeli. Halid Naci tarafından üst düzey fırça kalitesinde figüratif ve realist peyzaj çalışmalı. Repoussé (kabartma) uygulanmış floral tezyinatlı, kaide çevresi tekrarlı “Fleur de Lis” motifleri ile çevrili. Yuvarlak düz dipli, yukarıya genişleyen şişkin gövdeli, silindirik boyunlu, geniş ağızlı, çift kulplu. Kulpları altın sıvama yapraklı girift dallardan oluşmakta. Beyaz hamurlu, beyaz astarlı, şeffaf sırlı. Altın yaldız konturlü. Haliyle. Eserin diğer eşi Raffi Portakal’ın 2011 tarihinde düzenlediği müzayedede 70.000 USD.’ye satılmıştır. Sultan II.Abdülhamid Han tarafından yetiştirilmek üzere Sèvres Porselen Fabrikası'na Paris’e gönderilen ve dönüşünde Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu Baş Ressamlığı’na atanan Halid Naci’nin elinden çıkmış, Türk Porselen Sanatı’nın benzer örnekleri “Saray Koleksiyonları”nda yer alan yüksek kıymette ele geçmez müzelik şaheseridir.

Referans: Porselencilik Tarihi, 1941 / Hüseyin KOCABAŞ

Topkapı Sarayı Müzesi Yıldız Porselenleri, 2015 / Hülya Kalyoncu

Yükseklik: 69 cm.

Türk Çini Sanatı’nı canlandırmak, yeni bir yön ve hız vermek amacıyla Sultan II. Abdülhamid Han tarafından 1891 yılında Yıldız Sarayı bahçesinde Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu kurulmuştur. Hemen üretime başlayan Fabrika, 1894 depreminde zarar görmüş, aynı yıl İtalyan Mimar Raimondo d’Aronco’ya adeta yeniden yaptırılmıştır. Fabrika’nın kuruluşunda gerekli olan ileri teknoloji, her türlü malzeme ve kalıp Fransa'daki Sèvres ve Limoges fabrikalarından getirilmiştir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen eserlerin tümünde fabrikanın orijinal amblemi olan “Ay-Yıldız” damgası yer almaktadır. Damganın hemen altında eserin hangi yılda üretildiği yazar. Hereke Fabrikası gibi bir imparatorluk fabrikası olan Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen porselenler, öncelikli olarak son dönem saray, köşk ve kasırların dekorasyonunda kullanılmış ve armağan olarak yabancı hanedanlara sunulmuştur. Fabrikada birçok yerli ve yabancı sanatçı çalışmıştır. Bu sanatçıların en önemlilerinden biri olan Halid Naci, padişah tarafından yetiştirilmek üzere Sèvres Porselen Fabrikası'na gönderilmiştir. Fabrikanın kurulduğu ilk yıllarda üretilen eserler, form ve bezeme açısından Fransız porselenlerinin etkisindedir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’ndaki üretim, 1909 yılında, Sultan II. Abdülhamid’in tahtan indirilmesiyle durdurulmuştur. Bu dönemde Müze-i Hümâyûn Müdürlüğü'ne bağlanan fabrikanın yeniden üretime geçmesi için Müze-i Hümâyûn’un müdürü olan Osman Hamdi Bey girişimlerde bulunmuştur. 1910 yılında Osman Hamdi Bey'in ölümüyle Halil Edhem Bey, Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu'nu yeniden çalıştırma hazırlıklarına başlar ve 1911 yılında fabrikada yeniden üretime geçilir.

Detaylar
Lot: 29 » Cam

SULTAN II.ABDÜLHAMİD HAN TUĞRALI GÜMÜŞ SERLİ BOHEM NARGİLE

19.Yüzyıl. Osmanlı. Saray işi. Sultan II.Abdülhamid Han (1876-1909) tuğralı. Sultani özelliklerde ve estetikte, aykırı fomda. Tuğralı gümüş seri 2 parçadan müteşekkil. Kazıma (grave) ve kalemişi tekniği ile stilize tezyinatlı. Akantüs yaprakları ve floral motifler ile zenginleştirilmiş, altın vermeyli. Avrupa’da Osmanlı pazarı için Türk beğenisine uygun olarak yapılan ve “Türk Camı” diye adlandırılan Bohemya mamulatı şişesi yakuti renkte, kesme (grave) tekniği ile dekorlu. Klasik Bohem üslubunda yoğun altın yaldız ve çok renk mine ile zengin “Rokoko” tezyinatlı. Ağız kısmı gümüş, vidalı. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı İmparatorluğu'nun üst düzey yaşamı içinde oldukça popüler olan Bohem Cam Sanatı ve Osmanlı Gümüş Sanatı’nın zengin işçiliği ve görselliği ile dikkat çeken ele geçmez koleksiyonluk örneğidir.

Referans: Eserin damgası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 47.sayfasında yer almaktadır.

Yükseklik: 40 cm.
Nargile Ser Ağırlık: 404 gr.

Bohemya Camcılığı, 17.Yüzyılda Avrupa’da gerçek bir sanat haline gelse de 18.Yüzyıl başlarında öylesine boyutlara ulaşmıştır ki çok sayıda sanatçı, ressam, gravürcü ve cam ustalarının varlığı ile Hindistan’dan Güney Amerika’ya kadar hemen her yere Bohemya camları ihraç edilmeye başlanmıştır. Belgelere göre o dönem Avrupa’nın 12 büyük şehriyle, limanında 38 adet “Bohemya Evi” açılmıştır. Baltimore, Beyrut. Kahire, Mexico City, New York ve hatta İzmir’de satış merkezleri bulunmaktaydı. Kısacası, Bohemya’lı camcılar dünyayı değişik bir ürün kimliğiyle, “camla” fethetmişlerdir. Bohemya camları, olağanüstü tekniği nedeniyle, pazar olarak daima en üst düzeydeki kesime hitap etmiştir. 1850’li yıllarda inşaatı tamamlanmış olan Dolmabahçe Sarayı’nda, Topkapı Sarayı Avrupa Camları bölümünde ve diğer Osmanlı Saray Koleksiyonları’nda çok miktarda Bohemya camı bulunmaktadır.

Detaylar
Lot: 30 » Gümüş

OSMANLI SARAY İŞİ MİNELİ (PLIQUE-À-JOUR) GÜMÜŞ ZARF TAKIMI

19.Yüzyıl. Osmanlı. Saray işi. 12 adetten oluşan tam takım, Rus “Kuznetsov” damgalı porselen fincanları ile birlikte. Gümüş, altın vermeyli. Eski Türkçe (Osmanlıca) ile “sülüs” hattı kullanılarak yazılmış “Keyifler tamam olsun, Afiyet olsun” ibareli. Osmanlı eserlerde zor tesadüf edilen “Plique-à-Jour” mine tekniği ile yapılmış. Ajurlu alanlara kırmızı, yeşil ve kobalt renk mine uygulanmış, tekrarlı “hilal”, “alem” ve “mızrak” motifleri ile bezenmiş. Haliyle. Orijinal “Osmanlı İmparatorluk Armalı” bordo renk muhafazası içerisinde. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın son derece nadir, yüksek kıymette koleksiyonluk şaheserleridir.

Ölçüler: 6 x 5.5 cm. (her biri)
Ağırlık: 496 gr.

Osmanlı Saray Hazinesi’nden günümüze ulaşan değerli pek çok yapıtın arasında, çoğunlukla geç dönemlere ilişkin çay, kahve ve şerbet takımı gibi eşyalar geniş bir yer tutar. Söz konusu takımların bazıları zarflıdır. Büyük çoğunluğu altın, gümüş, mineli ve murassa olan bu grup eşya içinde en zengin çeşide sahip olanlar kahve fincanı zarflarıdır. Fincan zarfları, kahve içerken elin yanmaması için yapılmıştır. Osmanlı döneminde kulpsuz olan küçük boyutlu porselen fincanlar, zarfların içine yerleştirilir ve kahve bu şekilde içilirdi. Zarflar genellikle, ağız kısımları fincanınkinden biraz aşağıda olmak üzere, dudak payı bırakılarak yapılırdı. Zarf, bir nesneyi sarıp çevreleyen, koruyup taşıyan demektir. Zarflar Osmanlı’nın estetik zarafetini en iyi gösteren örneklerdendir. Genellikle küçük boyutta olanlara “bülbül yuvası”, daha geniş ve derinlerine ise “kallavi” adı verilirdi. 1640 tarihli “Narh Defterleri”ndeki fincan listesinde “paşa fincanı”, “hatai” gibi değişik isimler de yer almaktadır.

Osmanlı’da kahve ikramı törenseldir. Şöyle ki; kahve ikramını üç ya da dört genç kız yapar. Kızlardan biri mangal örtüsünü, ikincisi kahve tepsisiyle birlikte fincan ve zarfları, üçüncü kız stile oturtulmuş kahve ibriğini getirir, dördüncüsü ise fincanları doldurup zarflara yerleştirerek, zarfın ayağından iki parmağı ile tutarak tek tek konuklara ikram ederdi. Osmanlıda en seçkin fincan zarflarına sahip olmak önemli idi. Çünkü sahibi inceliğinin ve servetinin bir kanıtı olarak bu zarflar ile kahve ikram ederdi. Zarflar öylesine değerli ve mühimdi ki çeyiz sandıklarının en gözde eşyaları arasında kabul edilirlerdi.

Detaylar
Lot: 32 » Obje

OSMANLI 19.YÜZYIL SARAY İŞİ ALTIN TABAKA

19.Yüzyıl. Osmanlı. Eski Türkçe (Osmanlıca) ile 1897 (Rumî) tarihli. Ermenice “Մ.Կ.Գ” usta imzalı. 18 ayar altın. Osmanlı Saray Kuyumcusu “Ermeni” usta tarafından Saray Yüksek Erkânı için özel olarak yapılmış. Sultani özelliklerde üst seviye işçiliğe sahip. İsviçre altın kutu üzerine 3 renk altın ile çalışılmış. Osmanlı Rokokosu üslubunda “Rumî” tezyinata sahip. Ön kapağında “Sultan II.Abdülhamid Han tuğralı Arma-i Osmanî” (Osmanlı İmparatorluk Arması) bulunmakta. Diğer yüzeylerin tezyinatı kazıma (grave) ve kalemişi tekniği ile tatbik edilmiş. Arka yüze merkezde “Küre-i Muazzama” tasviri ile bilimsel objeler ve müzik aletlerinden oluşturulmuş olağanüstü bir kompozisyon, diğer yüzeylere ise “Kız Kulesi”, “Yıldız Sarayı”, “Fenerbahçe” ve “Boğaziçi” konulu İstanbul peyzajları uygulanmış. Tezyinat kapak önünde “Mühür kimdeyse Süleyman odur” sözüne atfen Türk İslam Sanatı’nda çokça kullanılan “Hâtem-i Süleyman” (Mühr-ü Süleyman) motifi ile nihayetlendirilmiş. Fevkalade kondisyonda. Emsalleri “Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonu”nda yer almakta. Osmanlı Sarayı Yüksek Erkânı’nın estetik ve zevk anlayışının en güzel örneklerinden yüksek kıymette ele geçmez koleksiyonluk şaheserdir.

Referans: Osmanlı Döneminde Mücevher ve Ermeni Kuyumcular, 2022 / Arsen Yarman

Ölçüler: 24 x 98 x 61 mm.
Ağırlık: 201 gr.

Detaylar
Lot: 44 » Gümüş

SULTAN III.AHMED HAN TUĞRALI GÜMÜŞ DİVİT

18.Yüzyıl başı. Osmanlı. Sultan III.Ahmed Han (1703-1730) tuğralı. Eski Türkçe (Osmanlıca) ile “Amel-i Mehmed” usta damgalı. Murassa gümüş, yakut taş montürlü. Cübbe kolunun içinde yani yende taşınan tip kol diviti. Birbirine tesbit edilmiş mürekkep hokkası ve kalem muhafazasından (kalemdan) oluşmakta, altın vermeyli. Yalın işçilikli, kazıma (grave) ve kalemişi tekniği ile “Osmanlı Rokokosu” üslubunda stilize tezyinatlı, mürekkep kapağı iri yakut taş mıhlı. Fevkalade kondisyonda. Osmanlı Gümüş Sanatı’nın yüksek kıymette ele geçmez koleksiyonluk bir örneğidir.

Referans: Eserin tuğrası "Osmanlı Gümüş Damgaları / Garo Kürkman" kitabının 43.sayfasında, usta damgası ise 106.sayfasında yer almaktadır.

Ölçüler: 6 x 7 x 30 cm.
Ağırlık: 551 gr.

Divit, genellikle silindir biçimli bir kalemdan ile bir hokkadan oluşan yazı takımıdır. Kolay taşınması için kalemdan ve hokka birbirine bağlı olarak tasarlanmıştır. Hattatlar ve katipler divitlerini bellerine sardıkları kuşağın içinde taşırlar, kaymasın diye de “divit şiltesi” denen genelde deriden yapılan bir kılıf içine koyarlardı. Divitlerde hokka kalemdanın alt bölümüne dışarıdan bakıldığında görülmeyecek biçimli vidalı olarak yerleştirilir ya da üst bölümün kenarına perçinlenirdi. Divitler boy ve özelliklerine göre başlıca “hattat diviti”, “kâtip diviti” ve “kassam diviti” olarak üçe ayrılır. Birçok malzemeden yapılmış olan divitler mevcut olsa da abanoz, fildişi ve altından olanlarına son derece nadir tesadüf edilir. Divit sanatkarlarına “Devati” denilir. Divit yapımı hayli ustalık ve emek isteyen zor bir sanat dalıdır. Evliya Çelebi (1611-1682) divitçi esnafına ait dükkânların Beyazıt’ta kağıtçılar içinde bulunduğunu nakletmiştir. “Devati”ler / Divitçiler, Süleymaniye Camii avlu duvarı önünde boydan boya sıralanmış kırka yakın dükkânda ve bir kısmı da Üsküdar’da bugün Arakıyeci Hacı Cafer Mahallesi adını taşıyan yerde 1900 başlarına kadar faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.

Detaylar
Lot: 45 » Hat

ÇARŞAMBALI MEHMED ÂRİF BEY (1828-1892)

“İstifli Hat Levha”

Ketebeli. Hicri 1302 tarihli. Siyah zemin üzerine beyaz üstübeç mürekkebi ile tatbik edilmiş, tezhipli. Celi Sülüs hattı ile "Ayet-i Kerime" yazılı. Üstübeç mürekkebi ile geometrik ve floral bezemelerden oluşan bir cetvel ile çevrili, kurdeleli çiçek buketleri ile tezyinli.

Fâtır Suresi 28.Ayet;
“Allah'tan kulları içinde ancak âlimler korkar”

Provenans: Osmanlı Kadın Ressamlardan Nevzat Hanım Aile Koleksiyonu

Ölçüler: 42 x 39 cm.

Hacı Ârif Bey, Fatih’in Çarşamba semtinde oturduğu için Çarşambalı lakabıyla tanınmaktadır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Sülüs-nesih yazılarıyla tuğrayı Mustafa Râkım’ın çırağı Hâşim Efendi’den, ta‘liki ise Sâmi Efendi ile beraber Kıbrısîzâde İsmâil Hakkı Efendi’den öğrendi. Daha sonra hocasını bırakıp Ali Haydar Bey’den ders almaya başladı. Aynı zamanda Mektûbî-i Mâliye Mukabeleciliği’nde çalışıyordu. Hayatının en verimli çağında vefat etti. Mezarı Eyüp yolu üzerindeki Yâvedûd Kabristanı’ndadır. Daha çok celî yazıda usta olan Hacı Ârif Bey ile hattat Sâmi Efendi arasında talebelik devresinde başlayan ve uzun süre devam eden dostluk, birbirlerinin yazı hatalarını tashih ederek sanatlarında ilerlemelerine de vesile olmuştur. Celî sülüs istif tertibinde pek usta olan Hacı Ârif Bey,“hatt-ı müsennâ” denilen aynalı yazıda da eserler meydana getirdi. İstanbul’un Gedik Paşa, Aksaray Vâlide, Üsküdar Selimiye, Rum Mehmed Paşa gibi çeşitli camilerde kitâbe ve levhaları mevcuttur. Celî sülüs ve celî ta‘lik yazılarını, gördüğü eski hat örneklerinin hangi hattata ait olduğunu tayin edecek derecede iyi bilen ve bu sanatın inceliklerine vâkıf bulunan Hacı Ârif Bey’in mütevazi, nüktedan ve hoşsohbet bir şahsiyet olduğu rivayet edilmektedir.

Detaylar
Lot: 46 » Hat

AMEL-İ SÜLEYMAN (19.YÜZYIL)

“Vezir Ahmed Reşad Paşa Koleksiyonu”

Ketebeli. Hicri 1279 / Miladi 1872 tarihli. Ketebesi “Amel-i Süleyman, Sene 1271” şeklinde atılmış. Kat’ı tekniği ile yeşil renk zemin üzerine “Osmanlı Rokokosu” üslubunda beyaz renk kıvrımlı dallar ile “Mevlevi Dal Sikkesi (Tarikat Tac-ı Şerifi)” tatbik edilmiş. Sikkenin merkezinde altın ile talik istif "Ya Hazret-i Mevlana" ibaresi, üst kısmında ise altın ile tuğra formunda istiflenmiş sülüs hat “Muhammed Celâleddîn-i Rûmî, Kuddise Sirruhû” ibaresi yer almakta. Sütunların oluşturduğu kemerin dışında kalan alanlar “Rokoko” üslubu abartılı bezemeler ile oluşturulmuş bir çerçeve içine alınmış. Kat’ı sanatçısı Süleyman’ın “David Collection, Kopenhag”da H.1280 tarihli bir eseri, “Nasser D. Khalili” Koleksiyonunda ise H.1282 tarihli bir başka kat’ı eseri bulunmaktadır. Türk Hat Sanatı’nın emsalleri müze koleksiyonlarında yer alan, Vezir Ahmed Reşad Paşa Koleksiyonu’na ait olması sebebi ile ayrıca büyük önem arz eden ele geçmez koleksiyonluk şaheseridir.

Provenans: Sultan II.Abdülhamid Han’ın Maliye Nazırı Vezir Ahmed Reşad Paşa Koleksiyonu

Referans: Katıa Hatlar, Dr. Zübeyde Cihan Özsayıner, 1995 / Türkiyemiz D. Sayı:76 Sayfa: 15, 17

Hat Sanatında Meyve İstifli Hatlar, Dr. Zübeyde Cihan Özsayıner, 2008 / Turkish Studies Volume 3, 5 Sayfa: 102

The Art Of Pen, London 1999 / Sayfa 200, 201

Ölçüler: 44 x 31 cm.

Detaylar
Lot: 48 » Cam

OSMANLI 18.YÜZYIL “BEYKOZ İŞİ” MEVLEVİ KANDİL

18.Yüzyıl sonu. Osmanlı. Beykoz mamulâtı. “Ya Hazret-i Mevlana” ibareli. Kallavi ebatlarda. Billur renk gövdesi zengin altın yaldız bezemeli, “Beykoz Gülleri” ve girlandlar ile tezyinli. Boğumlu şişkin gövdesine üç yerde talik hattı ile “Ya Hazreti Mevlana” ibaresi tatbik edilmiş. Askı kancalı, orijinal askısı ile birlikte. Mevlevi Dervişi Mehmet Dede tarafından kurulan Beykoz Atölyeleri’nin günümüze ulaşmış nadir örneklerinden, yüksek kıymette ele geçmez koleksiyonluk eserdir.

Referans: Türk Cam Sanatı ve Beykoz İşleri, 1974 / Fuat BAYRAMOĞLU

Ölçüler: 37 x 20 cm.

17. ve 18.Yüzyıl’ın sonuna kadar özellikle İstanbul’da camcı esnafınca birtakım loncaların kurulduğu cam imalathaneleri bulunmaktaydı. İlki Boğaziçi’nin Anadolu kıyısındaki Beykoz civarında, bir Mevlevi dervişi olan Mehmet Dede tarafından kurulmuştur. Bu imalathanede fincan, sürahi, vazo, reçellik, gülabdan ve üzeri yaldızlı nakışlarla süslenmiş beyaz süt rengi veya saydam olmayan mavi renkte bir cam hamurundan yapılmış eşyalar üretilmiştir. Adını ilk yapıldıkları yerden alan bu ürünler “Beykoz camları” ya da “İstanbul işi” olarak anılmaktadır.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 5
sonraki